Bulunduğumuz yörelerde, basın-yayın organlarında, görsel ve sanal ortamlarda hemen her gün, her saat birçok haksız kazanç, hile, hurda, üç kağıt, alevere, dalavere, kaçak, göçek haberlerine rastlamak mümkün. Toplumun büyük kısmı azgın boğalar gibi; hak, hukuk, helal, haram demeden haksız kazanç, mevki, makam, mal, mülk, talan, meta peşinde. Kimileri zorla elde ettikleri arazinin tez elden imara açılması için yerel yönetim organlarında makam sahiplerini menfaat karşılığı ayartma peşinde; kimileri mega projelerini gerçekleştirmek için merkezi idarelerde iş başında olanları sınırsız kirli getirilerine ortak ederek başlarını döndürme peşinde...Kimileri nüfuz etkisi ile aynı anda onlarca maaş alacakları arpalıklara girme uğraşında; kimileri kaçak raporlarla, hile ile, yalanla, dolanla; maaş, araba, kadro, kaçak yapı, kaçak su-elektrik vb ne gibi şeyler varsa deli danalar gibi onları elde etme telaşında...Vs...Vs...
Bu gibi konuları çok uzatmak mümkün. Ancak bunların bizlere moral bozukluğu, ömür törpüsü olma dışında bir yararı yok. Bu nedenle bu yazılanla yetinelim derim... O zaman aklıma şunlar geliyor:
Bu olaylar neden oluyor? Bu olaylar ne zamandan beri oluyor? Bu olayların sebebi bilinmiyor mu? Bu olayların insan yapısı, inancı ile ilgisi var mı? Bütün bunların önüne neden bir türlü
geçilemiyor?
Bunları düşündüğümde özetle şunları söyleyebilirim:
Bu gibi olaylar sadece bize has durumlar değil. Dünyanın her yöresinde yaşayan insanların diline, etnisitesine, inancına bakılmaksızın düzenli sistemlerin bulunmadığı yerlerde benzer tabloları görmek mümkün. Yani bu tür düzensizliklere her yerde, her kesimde rastlanabilinir. Paranın dini, inancı olmadığı gibi haksız kazanım peşinde olanların da dindarı, dinsizi olmaz. İnsan oğlu genelde kötülüğe meyyaldir. İnsanları kötülükten alıkoyan en önemli bariyer; düzenli sistem, caydırıcı yönetim ve kanunlardır. Bizim gibi en az 300 yıldan beri oturmuş düzenli sistemin bulunmadığı, etkili denetimin olmadığı; adalet, eğitim, liyakate yeterli özenin gösterilmediği ülkelerde bizdekine benzer bozukluklar görülmesi sürpriz sayılmaz, olağan olur...
Eski dönemlerde Fuzuli; “Selam verdim, rüşvet deyüldür deyu almadılar” demişti...
Tevfik Fikret; “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin” demişti..
Yani demem o ki yüzyıllardan beri olan biten her türlü yağmanın sebebini başta yönetici takımı olmak üzere herkes cin gibi biliyor. Ancak para, pul, makam, mevki, mal, mülk, dünyalık hırsı ve ihtirası baskın olduğundan bir türlü dünyada iyi örneklerini gördüğümüz düzenli, denetimli sisteme geçmeye bir türlü elleri varmıyor. Yani problem biliniyor, ancak bunu hayata geçirecek iradeye sahip insanlar eskiden bu yana bir türlü bulunamıyor...
Böylece başta merkezi ve yerel yöneticiler olmak üzere kendilerine benzer ülke çoğunluğu; bu pis bataklıktan ellerini çekmedikleri gibi inançlarını da yaptıklarına alet ederek bin türlü dolaplar peşinde debelenip duruyor...Yazık...Gerçekten yazık...
Anasayfa
Yazarlar
Barış Özgür ÇELEBİ
Yazı Detayı
Bu yazı 524+ kez okundu.
YAZIK
Bulunduğumuz yörelerde, basın-yayın organlarında, görsel ve sanal ortamlarda hemen her gün, her saat birçok haksız kazanç, hile, hurda, üç kağıt, alevere, dalavere, kaçak, göçek haberlerine rastlamak mümkün. Toplumun büyük kısmı azgın boğalar gibi; hak, hukuk, helal, haram demeden haksız kazanç, mevki, makam, mal, mülk, talan, meta peşinde. Kimileri zorla elde ettikleri arazinin tez elden imara açılması için yerel yönetim organlarında makam sahiplerini menfaat karşılığı ayartma peşinde; kimileri mega projelerini gerçekleştirmek için merkezi idarelerde iş başında olanları sınırsız kirli getirilerine ortak ederek başlarını döndürme peşinde...Kimileri nüfuz etkisi ile aynı anda onlarca maaş alacakları arpalıklara girme uğraşında; kimileri kaçak raporlarla, hile ile, yalanla, dolanla; maaş, araba, kadro, kaçak yapı, kaçak su-elektrik vb ne gibi şeyler varsa deli danalar gibi onları elde etme telaşında...Vs...Vs...
Bu gibi konuları çok uzatmak mümkün. Ancak bunların bizlere moral bozukluğu, ömür törpüsü olma dışında bir yararı yok. Bu nedenle bu yazılanla yetinelim derim... O zaman aklıma şunlar geliyor:
Bu olaylar neden oluyor? Bu olaylar ne zamandan beri oluyor? Bu olayların sebebi bilinmiyor mu? Bu olayların insan yapısı, inancı ile ilgisi var mı? Bütün bunların önüne neden bir türlü
geçilemiyor?
Bunları düşündüğümde özetle şunları söyleyebilirim:
Bu gibi olaylar sadece bize has durumlar değil. Dünyanın her yöresinde yaşayan insanların diline, etnisitesine, inancına bakılmaksızın düzenli sistemlerin bulunmadığı yerlerde benzer tabloları görmek mümkün. Yani bu tür düzensizliklere her yerde, her kesimde rastlanabilinir. Paranın dini, inancı olmadığı gibi haksız kazanım peşinde olanların da dindarı, dinsizi olmaz. İnsan oğlu genelde kötülüğe meyyaldir. İnsanları kötülükten alıkoyan en önemli bariyer; düzenli sistem, caydırıcı yönetim ve kanunlardır. Bizim gibi en az 300 yıldan beri oturmuş düzenli sistemin bulunmadığı, etkili denetimin olmadığı; adalet, eğitim, liyakate yeterli özenin gösterilmediği ülkelerde bizdekine benzer bozukluklar görülmesi sürpriz sayılmaz, olağan olur...
Eski dönemlerde Fuzuli; “Selam verdim, rüşvet deyüldür deyu almadılar” demişti...
Tevfik Fikret; “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin” demişti..
Yani demem o ki yüzyıllardan beri olan biten her türlü yağmanın sebebini başta yönetici takımı olmak üzere herkes cin gibi biliyor. Ancak para, pul, makam, mevki, mal, mülk, dünyalık hırsı ve ihtirası baskın olduğundan bir türlü dünyada iyi örneklerini gördüğümüz düzenli, denetimli sisteme geçmeye bir türlü elleri varmıyor. Yani problem biliniyor, ancak bunu hayata geçirecek iradeye sahip insanlar eskiden bu yana bir türlü bulunamıyor...
Böylece başta merkezi ve yerel yöneticiler olmak üzere kendilerine benzer ülke çoğunluğu; bu pis bataklıktan ellerini çekmedikleri gibi inançlarını da yaptıklarına alet ederek bin türlü dolaplar peşinde debelenip duruyor...Yazık...Gerçekten yazık...
Ekleme
Tarihi: 31 Ocak 2022 - Pazartesi
YAZIK
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.