Avrupa’nın göbeğinde, Almanya’da yaşayan bir gazeteci olarak Türkiye’nin nabzını buradan tutmaya çalışıyorum. Avrupa, altyapısıyla, ekonomisiyle, sığınaklarıyla adeta 3. Dünya Savaşı’na sessizce hazırlanıyor. Bu ihtimaller üzerinden alınacak stratejik kararları konuları konuşuyor tartışıyor, geleceğe dair planlar yapıyor. Peki ya biz? Bizde ise kişisel güç savaşları, siyasi çekişmeler ve demokrasinin kan kaybettiği bir tablo var. Bizi başka bir ülke yıkamaz. Bizi başka bir güç yıkamaz. Bizi ancak kendimiz yıkarız. Bunu dün sabahtan beri yaşanan olaylarla sadece biz değil, tüm dünya görüyor. Avrupa’da televizyonlar, radyolar Türkiye’deki “rezillikler” diye konuşuyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu birçok ismin şafak operasyonuyla gözaltına alınması, tüm dünyanın gözünü Türkiye’ye çevirdi. İlk tepkiyi de Almanya hükümeti yazılı bir açıklamayla verdi. Avrupa Parlamentosu üyeleri ve birçok Avrupalı belediye başkanı, yapılan operasyonun Türkiye’deki demokrasiye ağır bir darbe olduğunu belirterek, desteklerini Ekrem İmamoğlu’na yönelttiklerini açıkladılar. Hatta bu desteği çektikleri videolarla tüm dünyaya duyurdular. Almanya’nın birçok şehrinde, CHP örgütlerinin öncülüğünde İmamoğlu’na destek gösterileri düzenlendi. Bazı gazeteciler diyor ki, “Avrupa bizim iç işlerimize karışıyor. Neden karışıyor ” Peki, Türkiye Avrupa Konseyi’nin bir üyesi değil mi? Avrupa Birliği’ne aday ülke değil mi? Müzakere süreci devam etmiyor mu? O zaman bu eleştiriler kaçınılmaz. Almanyadaki Sosyal demokratlar açıkça, “Ekrem İmamoğlu’nun yanındayız. Türk hükümeti adil seçimler ve bağımsız bir hukuk devleti istemediğini gösterdi. Atılan adımlar orantısız, güven ve inandırıcılığı yok” diyor. Almanya Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Sebastian Fischer ise olayları şu sözlerle değerlendirdi: “Türkiye’deki gelişmeler, demokrasiye vurulmuş ağır bir darbedir. Gözaltılar son derece endişe verici. Seçilmiş halk temsilcilerinin haklarının korunması, işleyen bir hukuk devleti için son derece önemlidir. Türk Hükümeti, sadece Avrupa Konseyi’nin bir üyesi olarak değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’ne aday ülke olarak da taahhüt ettiği temel demokratik hukuk devleti ilkelerini sağlamalıdır.” “Türkiye’ye Gitmeyin” Çağrısı Avrupalı için ilk sırada can güvenliği gelir. Şu anda tüm Avrupa, “Türkiye’ye gitmeyin” çağrısı yapıyor. Almanya Dış İşleri Bakanlığı, resmen bir seyahat uyarısı yayınladı ve vatandaşlarına olaylara karışmamaları konusunda uyardı. Bu durum, turizm açısından Türkiye’yi olumsuz etkileyecek gibi görünüyor. Zaten rakamlara bakıldığında, İspanya, Hırvatistan ve Yunanistan gibi ülkeler son yıllarda turizmde rekor kırıyor. Türkiye ise siyasi istikrarsızlık ve demokrasi endişeleriyle gündemde. Türkiye’nin Geleceği: Demokrasi ve Hukuk Devleti Türkiye, iç siyasetindeki çekişmelerle uluslararası arenada kredibilitesini kaybediyor. Avrupa’nın demokrasi ve hukuk devleti vurguları, Türkiye’nin imajını daha da zedeliyor. Turizm başta olmak üzere birçok alanda olumsuz etkilerin devam etmesi kaçınılmaz görünüyor. Türkiye’nin kurtuluşu, ancak demokratik ilkeleri ve hukuk devletini yeniden tesis etmesiyle mümkün olacaktır. Aksi takdirde, uluslararası arenada daha da yalnızlaşma riskiyle karşı karşıya kalırız. Vah Türkiye’m vah! Kendi kendimizi yıkmaya devam edersek, geriye nefes alacak bir ülke bile bırakmayacağız.