Öyle bir zamandayız ki, artık yağan kar bile yapılan pisliklerin üzerini örtmeye yetmiyor bile.
Rezalet diz boyu.
İnsan, "Bunu nasıl temizleyeceğiz?"sorusunu sormaktan kendini alamıyor.
Kimin eli kimin cebinde, haklı haksız dahil her şey karıştı.
Fitne,fesat,fücur gırla gidiyor.
Ortalığın karışması da cabası.
Siyaset arenasından bahsediyorum...
Bugün iyi olduğunla, yarın kötü olabiliyorsun.
Yada tem tersi...
Dün ağzına geleni söylediğin kimseyle bugün can,ciğer,kuzu sarması olabiliyorsun.
Sevemedim bu siyaseti.
Uzaktan bile olsa, izlediğimde anlayabiliyorum bazı şeyleri.
Zaten bahtsız bedevi ülkenin havasını solusa, eşek bile anlar neler döndüğünü.
Yazık oluyor memleketime.
Kimi zaman şaşkınlıktan ağzım açık izliyorum akşam haberlerini.
Normalde hiç kaçırmam, lakin izlemek istemiyorum artık.
Siyaset dili, nefret diline dönüştü.
Gazi mecliste olan kavgaların haddi hesabı yok.
Bağırış,çağırış...
Bazende yumruklar konuşuyor.
Oysa, siyasiler bize örnek olmalılar.
DEMOKRASİ...
Benim gibi yazan çizenler takımında olanlar çok iyi bilirler ki, kimseye yaranmak mümkün değil bu memlekette.
Zaten yaranma amacında da değilim.
İyi de yazsan, "yalakalık" kötü de yazsan, " yerden yere vurmuş."diyorlar.
Ne İsa'ya, ne Musa'ya anlayacağınız.
Kimseleri memnun etmek mümkün değil.
Öyle bir zamandayız ki, herkesin bir taraf olma zorunluluğu var.
Ya da aileden partili olanlar, o çizgide gitmek zorunda.
Oysa ki, ülkede demokrasi var.
Herkes tarafını kendi seçmeli.
Bizim ailede mesela demokrasi var Allah'a şükürler olsun.
Her zaman söylediğimn gibi, babamla kuşak çatışması ve fikir ayrılıkları yaşadığımı bilirsiniz.
Zaten normal olan da bu değil mi ?
Farklı fikirler,farklı düşünceler her daim aileye şeffaflık kazandırır.
Yanlış mıyım ?