Öğretmen mi, Eğitmen mi?
Yıllardan beri bu konu tartışıldı durdu. Hakkında yazılar da yazıldı, fikirler beyan edildi. Herkesin farklı farklı düşünceleri oldu. Yıllar geçtikçe öğretmenlikten çok eğitmenliğin ön plana çıktığı görüldü. Bu yazımıza ve tezimize katılanlar da olacaktır katılmayanlar da. Herkesin düşüncesine tabii ki saygılıyız.
Günümüz öğrencilerini düşündüğümüzde de edindikleri bilginin %70’ini öğretmen dışı kaynaklardan edinmektedir. Hatta çoğu öğrencimiz bilgiye ulaşma noktasında öğretmenleri ile yarışır konuma gelmiştir. Hâlbuki Rauf İnan’ın da dediği gibi, “Öğretmenlik bilgi vermek işi değil, kişilik yetiştirme işidir.”
Öğretmenlerin aynı zamanda toplumsal değişimlerin aydın liderleri olduğunu da görebiliriz.
Eskiden, “Eti senin, kemiği benim’’ mantığına dayalı bir aile yaklaşımı karşısında öğrencilere sergilenen “et ve kemik’’ muamelesi düşündürücü idi. Köhne zihniyetlerin kırıntıları içinde derebeylik sistemi ile öğretmenlik yapılıyor, ders kitaplarının arasında kızılcık sopası ile geziliyor, kendilerini kabul ettirmek ve öğrencileri korkutmak adına bu sopalarla dayak atılıyordu. Hiç unutmam: Ordu’nun tanınmış okullarından şu an rahmetli olan bir öğretmenimiz sınıflarda sobaların olduğu dönemde soba demiri ile döverdi. Bırakın kendi sınıf öğrencilerini, okulun diğer öğrencileri bile korkardı. O öğretmeni gördüklerinde ortalıktan kaybolurlardı.
Öğrencileri eğitmenin yolu sevgiden geçiyor, dayaktan değil. Yıllarca bu böyle geldi böyle de gidecek. Şu anki dönemde öğrenci dövmek zor artık. İlkokulda dövseniz öğrencinin ailesi okulda alıyor soluğu. Ortaokul veya lise öğrencisini dövseniz dışarıda sizi bekliyor ya da direk sınıfta saldırıyor öğretmeni dövüyor.
Değerler eğitimi ihtiyacının doğduğu günümüzde iyi insan yetiştirme, iyi vatandaş yetiştirme ve kişilikli insan yetiştirme görevi tamamen öğretmenin omuzlarındadır. Öğretmen artık bilgi çağının yarışçılarını yetiştirmektedir. Bilginin çok büyük bir hızla arttığı günümüzde sabit müfredatlarla da bilgi aktarmak kabul edilemez bir durumdur. Bunun yerine öğretmenlerin eğitim deneyimleri tasarlayıcısı haline gelmesi ve sınıflarda öğrencilere bilgi deneyimleri yaşatmaları gerekmektedir.
Öğretmen yetiştirme kurumlarının da bu konuda sorumlulukları büyüktür. Hiç kuşkusuz ki öğretmen artık bilgiyi veren kişi yerine bilgiye rehberlik eden, bilginin transferine yol gösteren, bilgi edinme yollarını öğreten ve bilgiyi nasıl kullanacağını öğreten kişi olmuştur.
Bu kapsamda, ülkemizin ihtiyaçları da değişmiştir. Okullarımızda öğretmenlerden çok eğitmenlere ihtiyaç vardır. Kendini yenileyen, çağın ihtiyaçlarına cevap veren, günceli takip eden, öğrenen ve öğrendikçe öğreten kişiler eğitim seviyesini yükseltecektir. Değişim her ne kadar hızlı bir şekilde gelse de bu değişimi reddeden öğretmenlerle karşılaşacağımız gibi kabul edip kucaklayan öğretmenler de olacaktır. Bu öğretmenlerin eğitmen adı altında birleşerek okul kalitelerini artıracaklarına ve nitelikli nesiller yetiştireceklerine inanıyoruz.
Eğitim, ruhla olur, bilgiyle olur. Müfredatta ne varsa onu söyle; oku ve geç mantığıyla değil.
Eğitmen, öğrencilerinin kendisini her anlamda örnek alacağını bilmeli ve bu şekilde kendi zihnini ve bedenini derslerine hazırlamalı. Öğrenciye çıktığı yolda rehber olmakla, öğrencinin önünde engel olmak farklı yaklaşımlar.
“Senden adam olmaz, senin kafan bir şey almaz.” gibi olumsuz ve çok tehlikeli telkinlerde bulunmak yerine, “Çalış, sana güveniyorum, yapabilirsin” demek ve yanında olacağını göstermek, ideal bir öğretmenlik ve eğitmen işidir. İyi yolda ilerlemek isteyen her öğrenci destek ister.
-Eğitmen, öğrencilerin her biri ile ilgilenir ve her öğrencinin sorununun ne olduğunu bilir. Gerekli gördüğü öğrencinin ailesi ile birebir görüşür. Zaman ve emek verir. Öğretmenlik kutsal bir meslektir.
Lütfen öğretmenlerim!
Öğrencilerinizi sevin ve onlara da sevmeyi öğretin. Öğretin ki öğretmenlik kimliğinizin yanında birde eğitmenlik kimliğiniz olabilsin. Eğitimin anahtarı bu kelime de saklı. Bu anahtar elinizde olmadıkça en fazla öğretmen olursunuz.
Öğrettikleriniz de muhtemelen birkaç yıl sonra unutulur