YARGI DÜNYASINI BÜYÜK AÇMAZLAR BEKLiYOR

Gündem 02.01.2018 - 22:26, Güncelleme: 15.06.2023 - 07:39 3950+ kez okundu.
 

YARGI DÜNYASINI BÜYÜK AÇMAZLAR BEKLiYOR

Ordu Barosu tarafından ‘Yeni Dönem Bilirkişilik Uygulaması’ hakkında basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklama ise şu şekilde;

Ordu Barosu tarafından ‘Yeni Dönem Bilirkişilik Uygulaması’ hakkında basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklama ise şu şekilde; SİSTEM DIŞINDA TUTULMUŞ 29.11.2017 tarihinde ilan edilen Bilirkişiliğe Kabule ve Bilirkişilik Başvuru Usul ve Esaslarına İlişkin Duyuru yayınlanmış, buna göre bilirkişilik başvurusuna ön şart olarak “hukukçular” tarafından verilen bir eğitim sonucu temin edilebilen “bilirkişilik eğitimi katılım belgesi” zorunlu tutulmuş, ancak bu belgeyi alan ve eğitimleri veren hukukçular da dahil olmak üzere ironik ve sistemli bir biçimde hukukçular ve hukuk mezunları cımbızla ayıklanırcasına sistem dışında tutulmuştur. Sonuç itibarı ile listeler 25-26.12.2017 tarihlerinde açıklanmış ve hukukçuların sistem dışına itildiği resmiyet kazanmıştır. HAKİM OLMAK YETMEMEKTEDİR Hukuk yargısı yüzlerce çeşit davayı içeren büyük bir disiplindir. Bu disiplin içerisinde de hesap bilirkişiliği ve kusur bilirkişiliği baskın rol oynamaktadır. Hesap bilirkişiliğine, alacak davalarında (işçilik alacaklarının her çeşidi- kıdem-ihbar tazminatı- ücret ve ekleri alacakları vd.) ve aktüerya hesabı gerektiren tazminat davalarında sıkça rastlanmaktadır. Bunun dışında İş kazalarından kaynaklanan davalarda ve rücuan tazminat davalarında, kazadaki kusur dağılımı, işverene zarar veren eylemde işçinin kusur derecesinin tayini de kusur bilirkişileri tarafından yerine getirilmektedir. Ve yargıçlar da hüküm tesis ederken bu görüşlerden yararlanarak hüküm kurmaktadırlar. Örneğin hesap raporu tanzim edebilmek için salt maddi hukuku bilmek ya da hesap uzmanı olmak, ya da daha geniş bir ifade ile “hakim olmak” yetmemektedir. Usul kuralları kimi zaman maddi hukukun da önüne geçebilmektedir. Bu çerçevede hukuki anlamda değerlendirme yapmanın zaruri olduğu ücret tutarı, çalışma süresi, akdin sona eriş biçimi vb hususlarda usulü kazanılmış hakları, taleple bağlılık ilkesini, tartışmalı olan konularda hangi delillere üstünlük tanınıp değerlendireceği göz önünde tutulmalıdır. Ancak mevcut düzenleme ile bu tespitleri hakimlerin yapabileceğine dair güçlü ama ne yazık ki eksik bir inanış söz konusudur. HAYATIN GERÇEKLERİNDEN UZAKTIR Bilirkişilik kurumu mevcut haliyle teknik konularda rapor alınmasından daha çok hakim yardımcılığı gibi çalışmaktadır. Hakimlerin mevcut iş yükleri dikkate alındığında özellikle iş davalarının yoğun olduğu büyük şehirlerde bu bilirkişilerin hukuki konuda değerlendirme ve tespitte bulunmaları kaçınılmazdır. Mevcut düzenleme işçilik alacaklarının hesaplanması noktasında tarafların, hesap bilirkişisi için bilirkişi ücreti yatırmak zorunda olmadığı, bu hesaplamayı hakimin yapabileceği belirtilmektedir. Bu düşünce hayatın gerçeklerinden uzak ve ütopiktir. Ülkemiz gerçeğinde mevcut olan iş yükü, bırakın hakimin hesaplama yapmasını, gerekçeli karar hatta takipsizlik kararı yazacak zaman bulmasına yetmemektedir. Gerçektende hesap yapabilmek oldukça zor, sabır ve dikkat gerektiren bir iştir ve basit bir exel hesabı olarak görülmemelidir. İş hakimleri hesap bilirkişisi olarak hukuk mezunu olan, hesap yapabilme konusunda yetenekli, ilgili ve başarılı avukatlara/hukukçulara muhtaç durumdadır. DARBOĞAZA SÜRÜKLENMİŞTİR Mevcut düzenleme ile “bilirkişilik için etkin ve verimli bir kurumsal yapı” oluşturulması amaçlanmış, bu kurumsal yapı Adalet Bakanlığı’nın idari yapısı içinde özgülenmiş,  bilirkişiler zorunlu temel ve mesleki eğitime ve eğitim sonunda sınava, bilirkişilik listesinde yer almayı hak edenler denetim ve performans ölçütüne tabi tutulmuş, bilirkişiliğin gerçek kişi yanında tüzelkişilerce de yapılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Ancak bu yapılırken sanki sistemin aksaklığının nedeni salt hukukçu bilirkişiler gibi yaklaşım sergilenmiş, yargılamanın unsuru olan tarafların sorunları ile bilirkişilik kurumunun sorunları arasında neden-sonuç ilişkisi göz ardı edilmiş, bilirkişilik tüm bu sorunlardan bağımsız bir şekilde ele alınarak fevkalade hatalı bir değerlendirme yapılmış ve hukuk yargısı adeta bir darboğaza sürüklenmiştir. Bilirkişiler güncel yasal düzenlemeleri ve yargı kararlarını takip edip mesleki tecrübelerini yılların deneyimi ile birleştirerek mahkemelere yardımcı olmaktadırlar. Bilirkişilik sistemi düzenlemeden önce yargının esas unsuru olan hakimlerin görevleri ile ilgili sorunları (işyükü,uzmanlık,meslek içi eğitim) ortadan kaldırmak yerinde bir girişim olacaktır.  ISRARCI OLUNMAMASINI DİLİYORUZ Mevcut düzenlemenin bir anda oldu-bittiye getirilmesi, yargının kurucu unsurları olan avukatlıların görüşünün dahi alınmaması, konuyu konuştuğumuz hakimlerin mevcut düzenlemeyi “mümkün değil” olarak özetlemeleri, arabuluculuğun zorunlu kılınması ve ancak henüz teknik ve hukuki altyapısının oluşturulmaması ve hakimlerin mevcut düzenleme karşısında kanunu dolanmak adına ara karar şablonu oluşturmaya çalışarak dosyaları bir şekilde bilirkişiye verme gayretleri bir arada değerlendirildiğinde bu düzenlemenin fikren zorlama olduğu ve uygulama alanının ne yazık ki mümkün olmadığı, sonuç itibarı ile yargı dünyasını önümüzdeki süreçte büyük açmazların beklediği ortadadır. Bu süreçte Ordu Barosu olarak mevcut düzenlemede bu hali ile ısrarcı olunmamasını diler, yargının sorunlarının çözümü noktasında fikren ve ruhen her türlü desteğe ve yapıcı fikre hazır olduğumuzu Sayın Kamuoyu’nun bilgilerine sunarız.HABER MERKEZİ
Ordu Barosu tarafından ‘Yeni Dönem Bilirkişilik Uygulaması’ hakkında basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklama ise şu şekilde;

Ordu Barosu tarafından ‘Yeni Dönem Bilirkişilik Uygulaması’ hakkında basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklama ise şu şekilde;

SİSTEM DIŞINDA TUTULMUŞ

29.11.2017 tarihinde ilan edilen Bilirkişiliğe Kabule ve Bilirkişilik Başvuru Usul ve Esaslarına İlişkin Duyuru yayınlanmış, buna göre bilirkişilik başvurusuna ön şart olarak “hukukçular” tarafından verilen bir eğitim sonucu temin edilebilen “bilirkişilik eğitimi katılım belgesi” zorunlu tutulmuş, ancak bu belgeyi alan ve eğitimleri veren hukukçular da dahil olmak üzere ironik ve sistemli bir biçimde hukukçular ve hukuk mezunları cımbızla ayıklanırcasına sistem dışında tutulmuştur. Sonuç itibarı ile listeler 25-26.12.2017 tarihlerinde açıklanmış ve hukukçuların sistem dışına itildiği resmiyet kazanmıştır.

HAKİM OLMAK YETMEMEKTEDİR

Hukuk yargısı yüzlerce çeşit davayı içeren büyük bir disiplindir. Bu disiplin içerisinde de hesap bilirkişiliği ve kusur bilirkişiliği baskın rol oynamaktadır. Hesap bilirkişiliğine, alacak davalarında (işçilik alacaklarının her çeşidi- kıdem-ihbar tazminatı- ücret ve ekleri alacakları vd.) ve aktüerya hesabı gerektiren tazminat davalarında sıkça rastlanmaktadır. Bunun dışında İş kazalarından kaynaklanan davalarda ve rücuan tazminat davalarında, kazadaki kusur dağılımı, işverene zarar veren eylemde işçinin kusur derecesinin tayini de kusur bilirkişileri tarafından yerine getirilmektedir. Ve yargıçlar da hüküm tesis ederken bu görüşlerden yararlanarak hüküm kurmaktadırlar. Örneğin hesap raporu tanzim edebilmek için salt maddi hukuku bilmek ya da hesap uzmanı olmak, ya da daha geniş bir ifade ile “hakim olmak” yetmemektedir. Usul kuralları kimi zaman maddi hukukun da önüne geçebilmektedir. Bu çerçevede hukuki anlamda değerlendirme yapmanın zaruri olduğu ücret tutarı, çalışma süresi, akdin sona eriş biçimi vb hususlarda usulü kazanılmış hakları, taleple bağlılık ilkesini, tartışmalı olan konularda hangi delillere üstünlük tanınıp değerlendireceği göz önünde tutulmalıdır. Ancak mevcut düzenleme ile bu tespitleri hakimlerin yapabileceğine dair güçlü ama ne yazık ki eksik bir inanış söz konusudur.

HAYATIN GERÇEKLERİNDEN UZAKTIR

Bilirkişilik kurumu mevcut haliyle teknik konularda rapor alınmasından daha çok hakim yardımcılığı gibi çalışmaktadır. Hakimlerin mevcut iş yükleri dikkate alındığında özellikle iş davalarının yoğun olduğu büyük şehirlerde bu bilirkişilerin hukuki konuda değerlendirme ve tespitte bulunmaları kaçınılmazdır. Mevcut düzenleme işçilik alacaklarının hesaplanması noktasında tarafların, hesap bilirkişisi için bilirkişi ücreti yatırmak zorunda olmadığı, bu hesaplamayı hakimin yapabileceği belirtilmektedir. Bu düşünce hayatın gerçeklerinden uzak ve ütopiktir. Ülkemiz gerçeğinde mevcut olan iş yükü, bırakın hakimin hesaplama yapmasını, gerekçeli karar hatta takipsizlik kararı yazacak zaman bulmasına yetmemektedir. Gerçektende hesap yapabilmek oldukça zor, sabır ve dikkat gerektiren bir iştir ve basit bir exel hesabı olarak görülmemelidir. İş hakimleri hesap bilirkişisi olarak hukuk mezunu olan, hesap yapabilme konusunda yetenekli, ilgili ve başarılı avukatlara/hukukçulara muhtaç durumdadır.

DARBOĞAZA SÜRÜKLENMİŞTİR

Mevcut düzenleme ile “bilirkişilik için etkin ve verimli bir kurumsal yapı” oluşturulması amaçlanmış, bu kurumsal yapı Adalet Bakanlığı’nın idari yapısı içinde özgülenmiş,  bilirkişiler zorunlu temel ve mesleki eğitime ve eğitim sonunda sınava, bilirkişilik listesinde yer almayı hak edenler denetim ve performans ölçütüne tabi tutulmuş, bilirkişiliğin gerçek kişi yanında tüzelkişilerce de yapılacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Ancak bu yapılırken sanki sistemin aksaklığının nedeni salt hukukçu bilirkişiler gibi yaklaşım sergilenmiş, yargılamanın unsuru olan tarafların sorunları ile bilirkişilik kurumunun sorunları arasında neden-sonuç ilişkisi göz ardı edilmiş, bilirkişilik tüm bu sorunlardan bağımsız bir şekilde ele alınarak fevkalade hatalı bir değerlendirme yapılmış ve hukuk yargısı adeta bir darboğaza sürüklenmiştir. Bilirkişiler güncel yasal düzenlemeleri ve yargı kararlarını takip edip mesleki tecrübelerini yılların deneyimi ile birleştirerek mahkemelere yardımcı olmaktadırlar. Bilirkişilik sistemi düzenlemeden önce yargının esas unsuru olan hakimlerin görevleri ile ilgili sorunları (işyükü,uzmanlık,meslek içi eğitim) ortadan kaldırmak yerinde bir girişim olacaktır. 

ISRARCI OLUNMAMASINI DİLİYORUZ

Mevcut düzenlemenin bir anda oldu-bittiye getirilmesi, yargının kurucu unsurları olan avukatlıların görüşünün dahi alınmaması, konuyu konuştuğumuz hakimlerin mevcut düzenlemeyi “mümkün değil” olarak özetlemeleri, arabuluculuğun zorunlu kılınması ve ancak henüz teknik ve hukuki altyapısının oluşturulmaması ve hakimlerin mevcut düzenleme karşısında kanunu dolanmak adına ara karar şablonu oluşturmaya çalışarak dosyaları bir şekilde bilirkişiye verme gayretleri bir arada değerlendirildiğinde bu düzenlemenin fikren zorlama olduğu ve uygulama alanının ne yazık ki mümkün olmadığı, sonuç itibarı ile yargı dünyasını önümüzdeki süreçte büyük açmazların beklediği ortadadır. Bu süreçte Ordu Barosu olarak mevcut düzenlemede bu hali ile ısrarcı olunmamasını diler, yargının sorunlarının çözümü noktasında fikren ve ruhen her türlü desteğe ve yapıcı fikre hazır olduğumuzu Sayın Kamuoyu’nun bilgilerine sunarız.HABER MERKEZİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ordumanset.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.