“Muhalefet bazen de iktidarı etkileyen, iten, teşvik eden konumdadır"

Gündem 31.05.2013 - 16:55, Güncelleme: 15.06.2023 - 07:39 3291+ kez okundu.
 

“Muhalefet bazen de iktidarı etkileyen, iten, teşvik eden konumdadır"

23. Dönem MHP Milletvekili Rıdvan Yalçın sorularımızı yanıtladı.

Siz 23. Dönem milletvekilliği yaptınız. Hem Ordu’yu hem de partinizi mecliste başarı ile temsil ettiniz, milletvekilliği döneminizde yaptığınız ve yapamadığınız çalışmalar nelerdir? Öncelikle size ve gazetenize teşekkür ederim. Muhalefette milletvekilliği yapmanın kendine özgü zorlukları olduğu gibi kolay tarafları da var. Şimdi iktidar milletvekili olunca doğal olarak bürokrasi ile devlet ile işi olan herkes sizin yanınıza geli,r muhalefet milletvekilliği de daha çok meclisin kuruluşu itibariyle denetleme görevi bakımından çok önemlidir. İktidar icraat yapar, muhalefet de denetleyen konumdadır. Ben bu anlamda çok sayıda yazılı ve sözlü soru önergeleri ile basın toplantılarıyla, mahalli ziyaretler ile öncelikle denetim bakımından çok önemli görev yaptığım kanaatindeyim. Ayrıca muhalefet bazen de iktidarı etkileyen, iten, teşvik eden konumundadır. Bugün Ordu’da havaalanı yapılmaya başlandıysa; bundan muhalefet olarak bizlerin yoğun baskılarının mutlaka etkisi olmuştur. Ben Sayın Başbakan’ın kendi konuşmalarından alıntılar yaparak, havaalanı ile ilgili işlemeyen bir sürecin işlemesine sebep oldum. Hatta o dönem Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekilleri, Bakan dahil zaman zaman sohbetlerimizde; onlarda benim daha çok baskı yapmamı teşvik etmişlerdir. Ben bastırdıkça onlar Sayın Başbakan’a gidip; muhalefet bu konuda bizi sürekli rahatsız ediyor demişlerdir. Böyle bir paslaşma sonucu havaalanı yapılmıştır. Havaalanında o yıl için ayrılan paralar komik paralardı. Trabzon ek pisti için ciddi bir kaynak ayrılmıştı. Allah’a şükür bugün artık orda havaalanı yapılıyor. Çevreyolu için de söyleyebiliriz, dere yolu için de söyleyebiliriz. Tabi tüm bunlar içerisinde büyük projeler olarak; Ordu’nun liman ayağı eksik kaldı. Dilerim o da kısa bir zaman içerisinde tamamlanır. Bana göre dere yolu havaalanından daha önemli bir projedir. Orduyu İç Anadolu Bölgesi’ne bağlayan, Ordu’daki denizi, doğayı, ulaşımı, havaalanını anlamlı kılacak olan şey; esasında dere yolu projesidir inşallah o da yapılır. Tabi bunların yanında önemli yasal faaliyetlerim oldu benim. Bunu çok önemsiyorum bir muhalefet milletvekiline nasip olmayacak başarılardır bunlar, hemen örneklemem gerekirse; daha önce emekli olup tarım bağ kurdan emekli olup bir vergi mükellefi olan insanlardan maaş kesiliyordu. Birkaç yakınımdan da bu sorunu görünce diğer partileri de ikna ederek bunu ortadan kaldırdık. Bu bir muhalefet başarısıdır. Daha sonra ormanla ilgili sorunlar vardı. Kadastro gelir sizin yerinizi sizin adınıza tespit eder, orman gelir dava açar bu ormandır diy. Sizinde hem dededen kalma yeriniz gider hem de iki üç bin lira yargı bedeli öderdiniz. Yine benim girişimim ile diğer partilerin iknasıyla bu sorunu da ortadan kaldırdık. Sadece Gölköy’de buna benzer 4 bin tane dava vardı. İnsanlar artık ormanla ilgili meselelerde vergi gideri ödemiyorlar. Kayıtlar, kişiler kendileri değil devlet oluşturduğu için bunun külfeti devletin üzerindedir. Bir önemli husus ev eşyalarına haciz artık gelmiyorsa, konamıyorsa, insanlar artık onuruyla haysiyeti ile yaşıyorlarsa bu benim tasarladığım, benim sunduğum bir kanun teklifi sonucunda oldu. Bu konuda çok mutluyum. Belki milletvekilliğimiz devam etmedi ama ben bunu kendime meclis kürsüsünde de söylemiştim, milletvekilliği misyonu bu kanun teklifi diye bugün yasalaştı. Çok şükür yine çok önemsediğim bir kanun teklifi daha vardı. O halen maalesef gerçekleşmedi. Şimdi bir soru önergemi Adalet Bakanlığının gönderdiği cevaba göre Türkiye’de son beş yılda bir milyon çift boşanmış. Yani bir milyon aile boşanmış, şimdi bu bir milyon ailenin acaba kaç çocuğu var? Türkiye’de toplam12 milyon aile olduğu varsayılıyor ki bu bir milyon büyük bir rakamdır. Şimdi bu bir milyon ailenin önemli bir kısmının çocukları vardır. Parçalanmış aileler ve temel boşanma sebebi de aslında ekonomik nedenlere bağlı geçimsizlik. Şimdi bu aileler boşanırken mahkemeler eş ve çocuğa nafaka takdirinde bulunur, kağıt üzerinde baktığımızda siz zannediyorsunuz ki örnek veriyorum 1 milyon aile boşanmış, bunun 500 bininin çocuğu varsa o çocuk ve eş için bir nafaka girdisi var gibi görünür. Ama bu kağıt üzerinde çünkü pratik hayatta bu nafakanın tahsili çok da mümkün olmuyor. Demiştim ki kanun teklifimde bir nafaka fonu sigorta fonu oluşturalım. Hatta evlenirken insanlar bu fona bir miktar para yatırsın, 100 lira 200 lira gibi orda biriken kaynakla nafakasını tahsil edemeyen eş ve çocuklara devlet nafakasını ödesin. Alacaklı devlet olsun. Vatandaştan gidip tahsil edebiliyorsa alsın şeklinde bir kanun teklifimiz vardı. Hürriyet Gazetesinin Pazar ekine tam sayfa haber olmuştu bu konu. Hatta bu konu ile ilgili bir çok paneller düzenlenmiştir ama maalesef henüz yasalaşmadı. Ve benim bu çok önemsediğim bir kanundu fakat uygulamaya sokamadık. Vekilim siz bu kanun için bu kadar uğraşmışsınız, ancak bu kanunun uygulanması vekilliğiniz döneminde mümkün olmamış, bu kadar önemli bir kanunun sizce kanunlaştırılması nasıl mümkün olabilir? Şimdi bu kanunu bu dönem benim partili arkadaşlarım, meclis milletvekillerimiz tekrar imzalayıp tekrar meclise sundular. Şu an mecliste sırasını bekliyor. Genel başkan yardımcımızla, Ruhsar Hanım o da zaman zaman gündeme getiriyor. Ama şöyle bir şey var yani meclis pratiğinde iktidarın istemediği hiçbir kanun o meclisten geçemez. Böyle de bir pratik sonuç var. Bunun için iktidarın istemesi gerekir. Tabi bu anlamda ben ulusal medyayı da biraz ihmalkar görüyorum. Gereksiz şeyler günlerce abartılırken, gündemde tutulurken; bu kadar önemli ve 5 yılda bir milyon ailenin kaderi söz konusu, mağduriyeti söz konusu ve tabi resmi bir istatistik yok bu ailelerin kaç çocuğu olduğu konusunda. Nafaka alamayan parçalanmış kaç aile var, kaç çocuk var onları kestirmek güç. Bu sorundan maalesef medyamız da haberdar değil maalesef. İktidarın da böyle bir önceliği yok. Onun için çok önemsediğim bu kanun teklifi halen gerçekleşmedi. Bu da benim içimde ukde kalmış bir husustur. Bu konuda da çok üzgünüm. Bu konuda Ordu’da neler yapılabilir? Şöyle şimdi medya aslında inanılmaz bir güç. Böyle kitleleri harekete geçirmek için tetikleyici bir unsur bekliyor. Şimdi bu konuda haber yapmak için nafaka alamayan parçalanmış bir ailenin çocuğunun başına kötü bir şey gelecek ki ancak o zaman bir problem var diyerek haber yapsınlar. Meslek hayatımdaki tecrübelerimden biliyorum nafakasını alamayan tahsil edemeyen binlerce aile var. Ben onlara makul bir çözüm öneriyorum. Bu gün devletin bakanlığı var, orda bir birim kurarak buraya kaynak temin ederek. Çünkü her evlenen çift bir boşanma adayıdır. Çiftleri bir kenara bırakın ortada nafakasını alamayan çocuklar var. Bunlar orada oluşturulacak bir fon üzerinden aslında çok sorunsuz bir şekilde bu, sorun toplumun gündeminden giderilebilirdi ama maalesef bu konuyla ilgilenen bir iktidar mensubu bulamadık. 23. dönem milletvekiliydiniz, 23. Dönemle bu dönem arasındaki farkı nasıl değerlendiriyorsunuz? 23. dönem parlamentosunda Ordu meselesi ile ilgili sık bir araya gelmek mümkündü. Orduspor ile ilgili, havaalanı ile ilgili, fındık ile ilgili birçok meselelerde anlaşamasak da iktidar ve muhalefet milletvekilleri çoğu kez bir arada bulunabiliyorduk. Bu dönem çok büyük bir talihsizlik, Ordu Milliyetçi Hareket Partisinin tercih edilmediği temsil edilmediği bir dönemi yaşıyor mecliste. Son derece üzücü bir durum. Çünkü Ordu’da Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman bir milletvekili çıkaracak bir potansiyeli bulunmaktadır. Ve seçmen karşılığı var ama ona rağmen maalesef bu dönem temsil edilemiyor. Birincisi bu. İkincisi: Şimdi millet meclisleri bir meşruiyet üzerine kurulmuştur. Orada toplumun her kesimi ne kadar büyük çoğunlukta temsil ediliyorsa toplumsal huzur o kadar fazla olur. Çünkü kitleler yetkili organlarda temsilcileri varsa onunla hem teselli bulur hem teskin olur hem taleplerini meşru yollarla gündeme getirecek bir organizasyondur. Aynı zamanda meclis, demokrasi dediğimiz şeyin özeti anlamı da bu. Böyle baktığımızda Ordu’daki tablo bir arkadaşımız rahmetli oldu, beş iktidar milletvekili, bir CHP milletvekili şeklinde oluşması olumsuz bir durum. İkinci husus her zaman orda bir koltuk kazanmayla olmaz. Yani koltukta oturan insanların başbakan tarafından ya da genel başkan tarafından tayin edilmesinden öteye bir toplumsal karşılığının olması lazım gelir. Yani şöyle bir sorun yaşanır. Bizim dönemimizde de kısmen bu vardı. Şimdi insanlar Adalet ve Kalkınma Partisinin ciddi oylarla 60-65ler seviyesinde fakat önemli bir sorunla karşılaştığımızda ne olması gerekir. insanların gidip iktidar partisi milletvekillerine hesap sorması gerekir. Fakat ben çok ziyaretçi alan bir milletvekiliydim. Her kesimden herkesten hatta iktidar partisinin belediye başkanları kendi milletvekillerinin yanına gitmez, benim yanıma gelir ben de onlarla ilgilenirdim. Fakat burada şöyle bir şey var; insanlar oylarını iktidarın milletvekiline değil de Başbakana verdiği için, milletvekillerine hesap sormayı değer bulmuyorlar. Böyle bir sıkıntı var. Yani direk Başbakana oy veriyor gibi kabul ettiği için vatandaş, milletvekilini muhatap almama gibi bir sıkıntısı var. Bu durum bu dönem daha çok belirginleşti. Şöyle bir söyleyerek arkadaşları rencide etmek istiyorum. Bugün ki Ordu’nun meclisi toplumsal karşılığı çok yüksek olmayan bir meclis. Bugünkü Ordu meclisi; meclisteki Ordulular açısından söylüyorum, karşılıları oldukça zayıf bu arkadaşların. Yani bu sebeple biraz Ordu’nun meclisle bağı koptu. O iletişim zedelendi. O iletişim koptu. Mesela geçen dönem parlamentodaki arkadaşlar bu konuda bana göre toplumsal karşılık olarak daha iyilerdi, yalnız böyle bir problem var. Karşılık tam oturmadı bu dönem için. Vekilim Sizce nedir sıkıntı? Bunun muhtelif sebepleri var, şimdi o konulara çok girmek istemiyorum açıkçası. Ordu insanı ile meclis arasındaki köprü bu dönem son derece zayıf. Bağ son derece etkisiz. Ve dikkat eder misiniz; ben il başkanlığı yaptım ve MHP meclis dışındaydı ama çok daha canlı bir siyasi gündem vardı. Siyasi polemiklerin olduğu bir canlılık bir heyecan bir karşılılık vardı. Bu dönem sanki Ordu’da yani siyaset yokmuş gibi bir Cemal Bey var ortada, konuşan dolaşan. Diğer partiler, mahalli örgütler bakımından son derece sessiz kabullenilmişlik ölçüsü içerisinde. Yani vatandaş ile meclis arasındaki bağ bana görev şu an çok kopuk durumda. Ben bu dönem meclisteki temsilini çok başarılı bulmuyorum açıkçası.  Vekilim Siz İl Başkanlığı ve Milletvekilliği yapmış bir insansınız yani siyasetin içinden gelen birisiniz çok özel olmazsa MHP neden Ordu’dan vekil çıkaramamıştır? Şöyle söyleyeyim bana göre Milliyetçi Hareket Partisinin listesi hatalı bir listedir. Merkezin temsili bulunmayan bir listeydi bunun çok büyük bir handikap olduğunu sanıyorum. Mesela 2007 yılında benim aday olduğum seçimde MHP’nin Ordu kent merkezindeki oy yüzdesi %20 ye yakındı. Son seçimde bu yüzde %10,5 a düştü yani nerdeyse 10 puan düşüş yaşadık. Bunun karşılığı 15 bin oydur. Şöyle söylemem gerekirse; MHP’nin listesinin birinci sırasında mutlaka Ordu Merkezin temsil ettiği bir aday sağlanmalıydı. Bu önemli bir eksiklik olmuştur. Başka bir çok sebep de var. Genel konjonktür çok etkili, bir de şöyle bir şey var açıkça söylemem gerekirse ortaya çıkacak bir başarıyı çok daha az insan üretmiş olmalı gibi bir kıskançlık yaşandı. Sanki çok büyük bir başarı ortaya konulacak bu başarının sahipliğinin içerisinde az insan olsun ona yansıma olmasın gibi bir anlayış hakim oldu. Oysa benim geçmiş tecrübelerim İl Başkanlığım, adaylık dönemimden edindiğim tecrübelerimden edindiğim o ki siyasetin malzemesi insandır. Aynı partinin mensupları içerisinde çok sevdiğin olur az sevdiğin olur sevmediğin olur ama partinin başarısı için bütün unsurları bir araya getirmek gibi bir mükellefiyeti vardır. Partinin yöneticilerinin adaylarının bu anlamda biraz eksik kaldığı yani işin bu tarafı biraz eksik kaldı gibi görüyorum. MHP’li kimliği ile öne çıkmış insanlar birbirine senkronize edilemedi. Böyle bir çaba da olmadı. Mesela düşünün; MHP’nin milletvekiliyim, Ordu’da yapılan aday tanıtım toplantısına davet edilmedim. Bunun gibi sorunlar yaşadık. Davet edilsem inanın gelirdim. Yani Fatsa davet etti. Gittim, çıktım konuşmamı da yaptım. Dediğim gibi MHP mevcut insan kaynaklarını çok daha başarılı kullanabilirdi, kullanmalıydı. Ama bu çok yapılamadı. Başka birçok daha sebep sıralanabilir ama çok kamuoyuyla ilişkili kısmı yeterlidir bence. Vekilim siyaset yavaş yavaş ısınmaya başlıyor Rıdvan YALÇIN’ın yeniden adaylığı söz konusu olabilir mi? Genel seçimlere daha epey var. Önümüzde en yakın mahalli idareler seçimi var. Bu seçimler için bana bir teklif gelmediği gibi benim bugün için böyle bir arzum da yok. Siyasetin benim hayatımda çok ciddi olumlu ve olumsuz etkileri oldu. Düzenimi bozarak işimi gücümü bırakmıştım. Şimdi tekrardan bıraktığım yerden avukatlık mesleğime devam ediyorum. Siyaset bir yaşam biçim, benim için de öyle. Bundan kopmak gibi bir durum asla söz konusu değil olamaz. Ama ne kadar aktif siyaset yapacağım, nerede olacağım, buna elbette partim, teşkilatlarım ve milletimiz karar verecek. Ben olacağım demeyle siyasette bir şey olunmaz. Yani nasibin de olacak, şartlar birbiriyle bütünleşecek. Yoksa Ordu’da milletvekili olmayı hak etmiş mutlaka olur dediğmiz insanlar vardı. Örneğin bir Fadıl ÜNVER’e vekillik nasip olmamıştır. Mesela bir Güner SAĞRA çok kıymetli bir insandır, çok ciddi mücadeleler vermiştir ama milletvekili olamamıştır. Daha birçok isim sayabilirim. Allah 35 yaşında, çok genç yaşta, çok iddialı gözükmediğim bir dönemde milletvekilliği nasip etti. 2011 yılında ise herkesin kesin listede olur dediği bir dönemde de biz liste dışı kaldık. Bunlar siyasette olabilen şeyler yani nasibinizde yoksa tüm dünya bir araya gelse olmuyor. Nasibinizde varsa bütün dünya engel olmaya kalksa oluyor. Ordu’yu değerlendirecek olursanız ,ne durumda neler yapılmalı? Ordu asla bir sanayi şehri olmamalıdır. Ordu’nun en büyük avantajı kıyısının ,doğasının bozulmamış olmasıdır. Ordu; eğitim, sağlık, turizm şehri olmalıdır. Üniversite kenti olmalıdır. Modern hastaneler kenti olmalıdır, Kolejler, yurtlar ,kampüsler şehri olmalıdır, Ordu’da bunun için her şey var. Müthiş bir doğa var, bakir bir doğa var,ulaşım imkanları tamamlanıyor ve eksikleri gideriliyor.Ordu gerçek bir mola şehri, huzur arayanların huzur şehri olmalıdır.Ordu’nun İç Anadolu’ya bağlanması çok daha önemlidir.Büyükşehir olmasına da ben çok sevindim, bence Ordu bir 8-10 sene sonra çok farklı yerlere gelecektir.Ordu’nun sahillerinde Sivaslı ,Tokatlı insanların memleketimize gelerek denizin ve doğanın tadını çıkararak bu memlekete bir girdi sağlayarak, gelir elde edilmesine vesile olacaklardır.Ben Ordu’nun istikbaline ve geleceğine çok güveniyorumfakat bugün için baktığımızda Ordu bir darlık içerisinde , esnaf olarakta gözlemliyorum. Ordu büyümede çok geç kaldı.Ordu’dan bakınca göremeyebilirsiniz,bir Antep’i görmüşseniz, İzmir,Kayseri’yi,Konya’yı görmüşseniz,İzmit ve Eskişehir’i görmüşseniz Ordu’nun çok geride olduğunu görürsünüz. Ordu’da çok ciddi bir kaynak israfı yaşandı,köydesten gelen paralar bence sokağa atıldı. Bugün gidin yapıldığını söylediğiniz birçok şeyi inanın yerinde bulamayacaksınız.Harcanan bu paralarla Ordu’ya çok daha iyi hizmetler yapılabilirdi. Benim çok sevindiğim bir proje ise çikolata parkı projesidir.Ben bu projeyi çok önemsiyorum, şimdi bir ülke düşünün bir şehir düşünün; fındık gibi bir altın ürünün %75 ini siz üretiyorsunuz ,bir sagra dışında başka markanız yok. Bu korkunç bir şey,bu ilde çikolatanın 100 tane türü olmalıdır,şimdi benim talebeliğimde biz Ankara’ya giderken Çorum’da otobüs mola verirdi ve 2 çeşit leblebi vardı, şimdi 100 çeşit leblebi var. O zaman da fındık vardı, fındık hala aynı fındık bir ilerleme yok. Bence fındıkla ilgili olarak çok ciddi bir çalışma, festival,pazar imkanları, arge imkanları yapılırsa Ordu’ya çok ciddi bir katma değer sağlayacağına inanıyorum. Başka bir önemli konuda Türkiye’de arcılık bakımından baktığımızda Muğla ile Ordu ilk ikide ve hala Ordu’da bir bal entegre tesisinin olmadığını görüyoruz. Hala Ordu’nun ciddi bir bal markasının olmadığını görüyorsunuz, raflarda bir Ordulu marka yok. Bu bence Ordu açısından son derece kötü bir durum, burada arıcılık enstitüsü var, müdürü de çok başarılı bir kişi ama arı var , arıcı var her imkan var fakat ortada bir marka yok. Devletimiz nasıl bir katkı sağlayabilir, üreticilerimiz ne yapabilirler , bunların yolarını araştırmak lazım ama mutlaka Ordu ile ilgili markalar yapmak lazım,fakat Ordu kolektif bir ticaretin yapılmasının çok zor olduğu bir il çok çekememezlik var. Fındık konusuna gelecek olursak fındık politikasını nasıl buluyorsunuz? Üretici hep şöyle baktı yıllarca ben fındığımı toplatayım,harmanlayıp kurutayım,fiyat iyiyse tüccara veririm ,kötüyse gidip fiskobirliğin kapısına bırakırım. Bu mantıkla baktı insanlar, devlet yıllarca Fiskobirlik üzerinden destekleme yaptı ama o destekleme insanları memnun etmedi, neredeyse bir yıl ödemeleri geç yaptığı için insanları tüccarlara fındık vermeye mecbur etti. En son ne kalırsa onu da ben alayım dedi ve ortaya çok ciddi kamu zararları çıktı. Sonuçta fındık üretimi her yıl arttıkça arttı ve altından kalkılamaz bir noktaya geldi.Şimdi burada bir fiyat popülizmi içerisinde olmayı son derece yanlış buluyorum,burada geçmişten önerdiğim bir şey var. Şimdi düşünün sekiz bin ton fındık olsa, dört lira ilk alıcı fiyatı olsa üç .iki katrilyon gibi bir rakamsal büyüklüğe ulaşırsınız . Şimdi bu kadar büyük bir piyasanın en güçlü aktörlerini bir inceleyin,bu alanda en güçlü firmaları inceleyin; bunların sermayelerinin on –yirmi belki otuz milyon olduğunu göreceksiniz,bu işi çözmek istiyorsanız ,fındıktan daha çok artı değer sağlamak istiyorsanız sizin bu piyasada beş yüz trilyonluk, bir milyarlık üç, beş on, yirmi, elli firmanız olması lazım.Eğer bu olmasa,sermaye birikimini bir şekilde sağlayıp bu piyasayı üretici lehine yönlendirecek, organizasyonu kuramamışsanız , nasıl manav arkadaşlar tüccarın parasıyla piyasadan fındık topluyorsa, gidip cüzi karlarla fabrikacılara veriyorsa,sizin fabrikacılarınız da İtalyan , Almanların buradaki komisyoncularına dönüşür.Buradaki tabloda aslında budur. Türkiye’de birkaç isim hariç fındık sanayicisi yok. Büyük yurtdışı alıcılarının minik komisyoncuları var .Bütün bu sıkıntılar kurgu hatasından kaynaklanıyor. Devasa rantların olduğu bu piyasada da kimse bu çomağa çubuk sokmak istemiyor. Ama işin doğrusu budur. Son olarak Ordu halkına ve sizi sevenlere, partililerinize bir mesajınız var mı? Ben 15 yıldır aynı telefonu kullanıyorum, başka da telefon numaram yok, burada bürom var ve hemşerilerimi seviyorum, Ordu’yu çok seviyorum, Ordu insanını çok seviyorum,onlara hizmet etmek benim için bir şereftir. Bundan sonrada dilim döndüğünce, elim tuttuğunca da hizmet vermeye devam etmek istiyorum.Benim için bir makam, mevkii çok önemli değil,ben insanların gönlünde yer edinmeye talip bir insanım. Beni o tahttan indirmesinler, başka da bir şey istemiyorum,benim herkese kapım da gönlümde sonuna kadar açıktır. Sağ olsunlar var olsunlar ……  
23. Dönem MHP Milletvekili Rıdvan Yalçın sorularımızı yanıtladı.

Siz 23. Dönem milletvekilliği yaptınız. Hem Ordu’yu hem de partinizi mecliste başarı ile temsil ettiniz, milletvekilliği döneminizde yaptığınız ve yapamadığınız çalışmalar nelerdir?

Öncelikle size ve gazetenize teşekkür ederim. Muhalefette milletvekilliği yapmanın kendine özgü zorlukları olduğu gibi kolay tarafları da var. Şimdi iktidar milletvekili olunca doğal olarak bürokrasi ile devlet ile işi olan herkes sizin yanınıza geli,r muhalefet milletvekilliği de daha çok meclisin kuruluşu itibariyle denetleme görevi bakımından çok önemlidir. İktidar icraat yapar, muhalefet de denetleyen konumdadır. Ben bu anlamda çok sayıda yazılı ve sözlü soru önergeleri ile basın toplantılarıyla, mahalli ziyaretler ile öncelikle denetim bakımından çok önemli görev yaptığım kanaatindeyim. Ayrıca muhalefet bazen de iktidarı etkileyen, iten, teşvik eden konumundadır. Bugün Ordu’da havaalanı yapılmaya başlandıysa; bundan muhalefet olarak bizlerin yoğun baskılarının mutlaka etkisi olmuştur. Ben Sayın Başbakan’ın kendi konuşmalarından alıntılar yaparak, havaalanı ile ilgili işlemeyen bir sürecin işlemesine sebep oldum. Hatta o dönem Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekilleri, Bakan dahil zaman zaman sohbetlerimizde; onlarda benim daha çok baskı yapmamı teşvik etmişlerdir. Ben bastırdıkça onlar Sayın Başbakan’a gidip; muhalefet bu konuda bizi sürekli rahatsız ediyor demişlerdir. Böyle bir paslaşma sonucu havaalanı yapılmıştır. Havaalanında o yıl için ayrılan paralar komik paralardı. Trabzon ek pisti için ciddi bir kaynak ayrılmıştı. Allah’a şükür bugün artık orda havaalanı yapılıyor. Çevreyolu için de söyleyebiliriz, dere yolu için de söyleyebiliriz. Tabi tüm bunlar içerisinde büyük projeler olarak; Ordu’nun liman ayağı eksik kaldı. Dilerim o da kısa bir zaman içerisinde tamamlanır. Bana göre dere yolu havaalanından daha önemli bir projedir. Orduyu İç Anadolu Bölgesi’ne bağlayan, Ordu’daki denizi, doğayı, ulaşımı, havaalanını anlamlı kılacak olan şey; esasında dere yolu projesidir inşallah o da yapılır. Tabi bunların yanında önemli yasal faaliyetlerim oldu benim. Bunu çok önemsiyorum bir muhalefet milletvekiline nasip olmayacak başarılardır bunlar, hemen örneklemem gerekirse; daha önce emekli olup tarım bağ kurdan emekli olup bir vergi mükellefi olan insanlardan maaş kesiliyordu. Birkaç yakınımdan da bu sorunu görünce diğer partileri de ikna ederek bunu ortadan kaldırdık. Bu bir muhalefet başarısıdır. Daha sonra ormanla ilgili sorunlar vardı. Kadastro gelir sizin yerinizi sizin adınıza tespit eder, orman gelir dava açar bu ormandır diy. Sizinde hem dededen kalma yeriniz gider hem de iki üç bin lira yargı bedeli öderdiniz. Yine benim girişimim ile diğer partilerin iknasıyla bu sorunu da ortadan kaldırdık. Sadece Gölköy’de buna benzer 4 bin tane dava vardı. İnsanlar artık ormanla ilgili meselelerde vergi gideri ödemiyorlar. Kayıtlar, kişiler kendileri değil devlet oluşturduğu için bunun külfeti devletin üzerindedir. Bir önemli husus ev eşyalarına haciz artık gelmiyorsa, konamıyorsa, insanlar artık onuruyla haysiyeti ile yaşıyorlarsa bu benim tasarladığım, benim sunduğum bir kanun teklifi sonucunda oldu. Bu konuda çok mutluyum. Belki milletvekilliğimiz devam etmedi ama ben bunu kendime meclis kürsüsünde de söylemiştim, milletvekilliği misyonu bu kanun teklifi diye bugün yasalaştı. Çok şükür yine çok önemsediğim bir kanun teklifi daha vardı. O halen maalesef gerçekleşmedi. Şimdi bir soru önergemi Adalet Bakanlığının gönderdiği cevaba göre Türkiye’de son beş yılda bir milyon çift boşanmış. Yani bir milyon aile boşanmış, şimdi bu bir milyon ailenin acaba kaç çocuğu var? Türkiye’de toplam12 milyon aile olduğu varsayılıyor ki bu bir milyon büyük bir rakamdır. Şimdi bu bir milyon ailenin önemli bir kısmının çocukları vardır. Parçalanmış aileler ve temel boşanma sebebi de aslında ekonomik nedenlere bağlı geçimsizlik. Şimdi bu aileler boşanırken mahkemeler eş ve çocuğa nafaka takdirinde bulunur, kağıt üzerinde baktığımızda siz zannediyorsunuz ki örnek veriyorum 1 milyon aile boşanmış, bunun 500 bininin çocuğu varsa o çocuk ve eş için bir nafaka girdisi var gibi görünür. Ama bu kağıt üzerinde çünkü pratik hayatta bu nafakanın tahsili çok da mümkün olmuyor. Demiştim ki kanun teklifimde bir nafaka fonu sigorta fonu oluşturalım. Hatta evlenirken insanlar bu fona bir miktar para yatırsın, 100 lira 200 lira gibi orda biriken kaynakla nafakasını tahsil edemeyen eş ve çocuklara devlet nafakasını ödesin. Alacaklı devlet olsun. Vatandaştan gidip tahsil edebiliyorsa alsın şeklinde bir kanun teklifimiz vardı. Hürriyet Gazetesinin Pazar ekine tam sayfa haber olmuştu bu konu. Hatta bu konu ile ilgili bir çok paneller düzenlenmiştir ama maalesef henüz yasalaşmadı. Ve benim bu çok önemsediğim bir kanundu fakat uygulamaya sokamadık.

Vekilim siz bu kanun için bu kadar uğraşmışsınız, ancak bu kanunun uygulanması vekilliğiniz döneminde mümkün olmamış, bu kadar önemli bir kanunun sizce kanunlaştırılması nasıl mümkün olabilir?

Şimdi bu kanunu bu dönem benim partili arkadaşlarım, meclis milletvekillerimiz tekrar imzalayıp tekrar meclise sundular. Şu an mecliste sırasını bekliyor. Genel başkan yardımcımızla, Ruhsar Hanım o da zaman zaman gündeme getiriyor. Ama şöyle bir şey var yani meclis pratiğinde iktidarın istemediği hiçbir kanun o meclisten geçemez. Böyle de bir pratik sonuç var. Bunun için iktidarın istemesi gerekir. Tabi bu anlamda ben ulusal medyayı da biraz ihmalkar görüyorum. Gereksiz şeyler günlerce abartılırken, gündemde tutulurken; bu kadar önemli ve 5 yılda bir milyon ailenin kaderi söz konusu, mağduriyeti söz konusu ve tabi resmi bir istatistik yok bu ailelerin kaç çocuğu olduğu konusunda. Nafaka alamayan parçalanmış kaç aile var, kaç çocuk var onları kestirmek güç. Bu sorundan maalesef medyamız da haberdar değil maalesef. İktidarın da böyle bir önceliği yok. Onun için çok önemsediğim bu kanun teklifi halen gerçekleşmedi. Bu da benim içimde ukde kalmış bir husustur. Bu konuda da çok üzgünüm.

Bu konuda Ordu’da neler yapılabilir?

Şöyle şimdi medya aslında inanılmaz bir güç. Böyle kitleleri harekete geçirmek için tetikleyici bir unsur bekliyor. Şimdi bu konuda haber yapmak için nafaka alamayan parçalanmış bir ailenin çocuğunun başına kötü bir şey gelecek ki ancak o zaman bir problem var diyerek haber yapsınlar. Meslek hayatımdaki tecrübelerimden biliyorum nafakasını alamayan tahsil edemeyen binlerce aile var. Ben onlara makul bir çözüm öneriyorum. Bu gün devletin bakanlığı var, orda bir birim kurarak buraya kaynak temin ederek. Çünkü her evlenen çift bir boşanma adayıdır. Çiftleri bir kenara bırakın ortada nafakasını alamayan çocuklar var. Bunlar orada oluşturulacak bir fon üzerinden aslında çok sorunsuz bir şekilde bu, sorun toplumun gündeminden giderilebilirdi ama maalesef bu konuyla ilgilenen bir iktidar mensubu bulamadık.

23. dönem milletvekiliydiniz, 23. Dönemle bu dönem arasındaki farkı nasıl değerlendiriyorsunuz?

23. dönem parlamentosunda Ordu meselesi ile ilgili sık bir araya gelmek mümkündü. Orduspor ile ilgili, havaalanı ile ilgili, fındık ile ilgili birçok meselelerde anlaşamasak da iktidar ve muhalefet milletvekilleri çoğu kez bir arada bulunabiliyorduk. Bu dönem çok büyük bir talihsizlik, Ordu Milliyetçi Hareket Partisinin tercih edilmediği temsil edilmediği bir dönemi yaşıyor mecliste. Son derece üzücü bir durum. Çünkü Ordu’da Milliyetçi Hareket Partisinin her zaman bir milletvekili çıkaracak bir potansiyeli bulunmaktadır. Ve seçmen karşılığı var ama ona rağmen maalesef bu dönem temsil edilemiyor. Birincisi bu. İkincisi: Şimdi millet meclisleri bir meşruiyet üzerine kurulmuştur. Orada toplumun her kesimi ne kadar büyük çoğunlukta temsil ediliyorsa toplumsal huzur o kadar fazla olur. Çünkü kitleler yetkili organlarda temsilcileri varsa onunla hem teselli bulur hem teskin olur hem taleplerini meşru yollarla gündeme getirecek bir organizasyondur. Aynı zamanda meclis, demokrasi dediğimiz şeyin özeti anlamı da bu. Böyle baktığımızda Ordu’daki tablo bir arkadaşımız rahmetli oldu, beş iktidar milletvekili, bir CHP milletvekili şeklinde oluşması olumsuz bir durum. İkinci husus her zaman orda bir koltuk kazanmayla olmaz. Yani koltukta oturan insanların başbakan tarafından ya da genel başkan tarafından tayin edilmesinden öteye bir toplumsal karşılığının olması lazım gelir. Yani şöyle bir sorun yaşanır. Bizim dönemimizde de kısmen bu vardı. Şimdi insanlar Adalet ve Kalkınma Partisinin ciddi oylarla 60-65ler seviyesinde fakat önemli bir sorunla karşılaştığımızda ne olması gerekir. insanların gidip iktidar partisi milletvekillerine hesap sorması gerekir. Fakat ben çok ziyaretçi alan bir milletvekiliydim. Her kesimden herkesten hatta iktidar partisinin belediye başkanları kendi milletvekillerinin yanına gitmez, benim yanıma gelir ben de onlarla ilgilenirdim. Fakat burada şöyle bir şey var; insanlar oylarını iktidarın milletvekiline değil de Başbakana verdiği için, milletvekillerine hesap sormayı değer bulmuyorlar. Böyle bir sıkıntı var. Yani direk Başbakana oy veriyor gibi kabul ettiği için vatandaş, milletvekilini muhatap almama gibi bir sıkıntısı var. Bu durum bu dönem daha çok belirginleşti. Şöyle bir söyleyerek arkadaşları rencide etmek istiyorum. Bugün ki Ordu’nun meclisi toplumsal karşılığı çok yüksek olmayan bir meclis. Bugünkü Ordu meclisi; meclisteki Ordulular açısından söylüyorum, karşılıları oldukça zayıf bu arkadaşların. Yani bu sebeple biraz Ordu’nun meclisle bağı koptu. O iletişim zedelendi. O iletişim koptu. Mesela geçen dönem parlamentodaki arkadaşlar bu konuda bana göre toplumsal karşılık olarak daha iyilerdi, yalnız böyle bir problem var. Karşılık tam oturmadı bu dönem için.

Vekilim Sizce nedir sıkıntı?

Bunun muhtelif sebepleri var, şimdi o konulara çok girmek istemiyorum açıkçası. Ordu insanı ile meclis arasındaki köprü bu dönem son derece zayıf. Bağ son derece etkisiz. Ve dikkat eder misiniz; ben il başkanlığı yaptım ve MHP meclis dışındaydı ama çok daha canlı bir siyasi gündem vardı. Siyasi polemiklerin olduğu bir canlılık bir heyecan bir karşılılık vardı. Bu dönem sanki Ordu’da yani siyaset yokmuş gibi bir Cemal Bey var ortada, konuşan dolaşan. Diğer partiler, mahalli örgütler bakımından son derece sessiz kabullenilmişlik ölçüsü içerisinde. Yani vatandaş ile meclis arasındaki bağ bana görev şu an çok kopuk durumda. Ben bu dönem meclisteki temsilini çok başarılı bulmuyorum açıkçası.

 Vekilim Siz İl Başkanlığı ve Milletvekilliği yapmış bir insansınız yani siyasetin içinden gelen birisiniz çok özel olmazsa MHP neden Ordu’dan vekil çıkaramamıştır?

Şöyle söyleyeyim bana göre Milliyetçi Hareket Partisinin listesi hatalı bir listedir. Merkezin temsili bulunmayan bir listeydi bunun çok büyük bir handikap olduğunu sanıyorum. Mesela 2007 yılında benim aday olduğum seçimde MHP’nin Ordu kent merkezindeki oy yüzdesi %20 ye yakındı. Son seçimde bu yüzde %10,5 a düştü yani nerdeyse 10 puan düşüş yaşadık. Bunun karşılığı 15 bin oydur. Şöyle söylemem gerekirse; MHP’nin listesinin birinci sırasında mutlaka Ordu Merkezin temsil ettiği bir aday sağlanmalıydı. Bu önemli bir eksiklik olmuştur. Başka bir çok sebep de var. Genel konjonktür çok etkili, bir de şöyle bir şey var açıkça söylemem gerekirse ortaya çıkacak bir başarıyı çok daha az insan üretmiş olmalı gibi bir kıskançlık yaşandı. Sanki çok büyük bir başarı ortaya konulacak bu başarının sahipliğinin içerisinde az insan olsun ona yansıma olmasın gibi bir anlayış hakim oldu. Oysa benim geçmiş tecrübelerim İl Başkanlığım, adaylık dönemimden edindiğim tecrübelerimden edindiğim o ki siyasetin malzemesi insandır. Aynı partinin mensupları içerisinde çok sevdiğin olur az sevdiğin olur sevmediğin olur ama partinin başarısı için bütün unsurları bir araya getirmek gibi bir mükellefiyeti vardır. Partinin yöneticilerinin adaylarının bu anlamda biraz eksik kaldığı yani işin bu tarafı biraz eksik kaldı gibi görüyorum. MHP’li kimliği ile öne çıkmış insanlar birbirine senkronize edilemedi. Böyle bir çaba da olmadı. Mesela düşünün; MHP’nin milletvekiliyim, Ordu’da yapılan aday tanıtım toplantısına davet edilmedim. Bunun gibi sorunlar yaşadık. Davet edilsem inanın gelirdim. Yani Fatsa davet etti. Gittim, çıktım konuşmamı da yaptım. Dediğim gibi MHP mevcut insan kaynaklarını çok daha başarılı kullanabilirdi, kullanmalıydı. Ama bu çok yapılamadı. Başka birçok daha sebep sıralanabilir ama çok kamuoyuyla ilişkili kısmı yeterlidir bence.

Vekilim siyaset yavaş yavaş ısınmaya başlıyor Rıdvan YALÇIN’ın yeniden adaylığı söz konusu olabilir mi?

Genel seçimlere daha epey var. Önümüzde en yakın mahalli idareler seçimi var. Bu seçimler için bana bir teklif gelmediği gibi benim bugün için böyle bir arzum da yok. Siyasetin benim hayatımda çok ciddi olumlu ve olumsuz etkileri oldu. Düzenimi bozarak işimi gücümü bırakmıştım. Şimdi tekrardan bıraktığım yerden avukatlık mesleğime devam ediyorum. Siyaset bir yaşam biçim, benim için de öyle. Bundan kopmak gibi bir durum asla söz konusu değil olamaz. Ama ne kadar aktif siyaset yapacağım, nerede olacağım, buna elbette partim, teşkilatlarım ve milletimiz karar verecek. Ben olacağım demeyle siyasette bir şey olunmaz. Yani nasibin de olacak, şartlar birbiriyle bütünleşecek. Yoksa Ordu’da milletvekili olmayı hak etmiş mutlaka olur dediğmiz insanlar vardı. Örneğin bir Fadıl ÜNVER’e vekillik nasip olmamıştır. Mesela bir Güner SAĞRA çok kıymetli bir insandır, çok ciddi mücadeleler vermiştir ama milletvekili olamamıştır. Daha birçok isim sayabilirim. Allah 35 yaşında, çok genç yaşta, çok iddialı gözükmediğim bir dönemde milletvekilliği nasip etti. 2011 yılında ise herkesin kesin listede olur dediği bir dönemde de biz liste dışı kaldık. Bunlar siyasette olabilen şeyler yani nasibinizde yoksa tüm dünya bir araya gelse olmuyor. Nasibinizde varsa bütün dünya engel olmaya kalksa oluyor.

Ordu’yu değerlendirecek olursanız ,ne durumda neler yapılmalı?

Ordu asla bir sanayi şehri olmamalıdır. Ordu’nun en büyük avantajı kıyısının ,doğasının bozulmamış olmasıdır. Ordu; eğitim, sağlık, turizm şehri olmalıdır. Üniversite kenti olmalıdır. Modern hastaneler kenti olmalıdır, Kolejler, yurtlar ,kampüsler şehri olmalıdır, Ordu’da bunun için her şey var. Müthiş bir doğa var, bakir bir doğa var,ulaşım imkanları tamamlanıyor ve eksikleri gideriliyor.Ordu gerçek bir mola şehri, huzur arayanların huzur şehri olmalıdır.Ordu’nun İç Anadolu’ya bağlanması çok daha önemlidir.Büyükşehir olmasına da ben çok sevindim, bence Ordu bir 8-10 sene sonra çok farklı yerlere gelecektir.Ordu’nun sahillerinde Sivaslı ,Tokatlı insanların memleketimize gelerek denizin ve doğanın tadını çıkararak bu memlekete bir girdi sağlayarak, gelir elde edilmesine vesile olacaklardır.Ben Ordu’nun istikbaline ve geleceğine çok güveniyorumfakat bugün için baktığımızda Ordu bir darlık içerisinde , esnaf olarakta gözlemliyorum. Ordu büyümede çok geç kaldı.Ordu’dan bakınca göremeyebilirsiniz,bir Antep’i görmüşseniz, İzmir,Kayseri’yi,Konya’yı görmüşseniz,İzmit ve Eskişehir’i görmüşseniz Ordu’nun çok geride olduğunu görürsünüz. Ordu’da çok ciddi bir kaynak israfı yaşandı,köydesten gelen paralar bence sokağa atıldı. Bugün gidin yapıldığını söylediğiniz birçok şeyi inanın yerinde bulamayacaksınız.Harcanan bu paralarla Ordu’ya çok daha iyi hizmetler yapılabilirdi. Benim çok sevindiğim bir proje ise çikolata parkı projesidir.Ben bu projeyi çok önemsiyorum, şimdi bir ülke düşünün bir şehir düşünün; fındık gibi bir altın ürünün %75 ini siz üretiyorsunuz ,bir sagra dışında başka markanız yok. Bu korkunç bir şey,bu ilde çikolatanın 100 tane türü olmalıdır,şimdi benim talebeliğimde biz Ankara’ya giderken Çorum’da otobüs mola verirdi ve 2 çeşit leblebi vardı, şimdi 100 çeşit leblebi var. O zaman da fındık vardı, fındık hala aynı fındık bir ilerleme yok. Bence fındıkla ilgili olarak çok ciddi bir çalışma, festival,pazar imkanları, arge imkanları yapılırsa Ordu’ya çok ciddi bir katma değer sağlayacağına inanıyorum. Başka bir önemli konuda Türkiye’de arcılık bakımından baktığımızda Muğla ile Ordu ilk ikide ve hala Ordu’da bir bal entegre tesisinin olmadığını görüyoruz. Hala Ordu’nun ciddi bir bal markasının olmadığını görüyorsunuz, raflarda bir Ordulu marka yok. Bu bence Ordu açısından son derece kötü bir durum, burada arıcılık enstitüsü var, müdürü de çok başarılı bir kişi ama arı var , arıcı var her imkan var fakat ortada bir marka yok. Devletimiz nasıl bir katkı sağlayabilir, üreticilerimiz ne yapabilirler , bunların yolarını araştırmak lazım ama mutlaka Ordu ile ilgili markalar yapmak lazım,fakat Ordu kolektif bir ticaretin yapılmasının çok zor olduğu bir il çok çekememezlik var.

Fındık konusuna gelecek olursak fındık politikasını nasıl buluyorsunuz?

Üretici hep şöyle baktı yıllarca ben fındığımı toplatayım,harmanlayıp kurutayım,fiyat iyiyse tüccara veririm ,kötüyse gidip fiskobirliğin kapısına bırakırım. Bu mantıkla baktı insanlar, devlet yıllarca Fiskobirlik üzerinden destekleme yaptı ama o destekleme insanları memnun etmedi, neredeyse bir yıl ödemeleri geç yaptığı için insanları tüccarlara fındık vermeye mecbur etti. En son ne kalırsa onu da ben alayım dedi ve ortaya çok ciddi kamu zararları çıktı. Sonuçta fındık üretimi her yıl arttıkça arttı ve altından kalkılamaz bir noktaya geldi.Şimdi burada bir fiyat popülizmi içerisinde olmayı son derece yanlış buluyorum,burada geçmişten önerdiğim bir şey var. Şimdi düşünün sekiz bin ton fındık olsa, dört lira ilk alıcı fiyatı olsa üç .iki katrilyon gibi bir rakamsal büyüklüğe ulaşırsınız . Şimdi bu kadar büyük bir piyasanın en güçlü aktörlerini bir inceleyin,bu alanda en güçlü firmaları inceleyin; bunların sermayelerinin on –yirmi belki otuz milyon olduğunu göreceksiniz,bu işi çözmek istiyorsanız ,fındıktan daha çok artı değer sağlamak istiyorsanız sizin bu piyasada beş yüz trilyonluk, bir milyarlık üç, beş on, yirmi, elli firmanız olması lazım.Eğer bu olmasa,sermaye birikimini bir şekilde sağlayıp bu piyasayı üretici lehine yönlendirecek, organizasyonu kuramamışsanız , nasıl manav arkadaşlar tüccarın parasıyla piyasadan fındık topluyorsa, gidip cüzi karlarla fabrikacılara veriyorsa,sizin fabrikacılarınız da İtalyan , Almanların buradaki komisyoncularına dönüşür.Buradaki tabloda aslında budur. Türkiye’de birkaç isim hariç fındık sanayicisi yok. Büyük yurtdışı alıcılarının minik komisyoncuları var .Bütün bu sıkıntılar kurgu hatasından kaynaklanıyor. Devasa rantların olduğu bu piyasada da kimse bu çomağa çubuk sokmak istemiyor. Ama işin doğrusu budur.

Son olarak Ordu halkına ve sizi sevenlere, partililerinize bir mesajınız var mı?

Ben 15 yıldır aynı telefonu kullanıyorum, başka da telefon numaram yok, burada bürom var ve hemşerilerimi seviyorum, Ordu’yu çok seviyorum, Ordu insanını çok seviyorum,onlara hizmet etmek benim için bir şereftir. Bundan sonrada dilim döndüğünce, elim tuttuğunca da hizmet vermeye devam etmek istiyorum.Benim için bir makam, mevkii çok önemli değil,ben insanların gönlünde yer edinmeye talip bir insanım. Beni o tahttan indirmesinler, başka da bir şey istemiyorum,benim herkese kapım da gönlümde sonuna kadar açıktır. Sağ olsunlar var olsunlar ……  

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ordumanset.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.