MİLLETVEKİLİ ADIGÜZEL'DEN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Gündem 20.08.2020 - 22:55, Güncelleme: 15.06.2023 - 07:39 3521+ kez okundu.
 

MİLLETVEKİLİ ADIGÜZEL'DEN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel salgında ülkemizin durumu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel salgında ülkemizin durumu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Adıgüzel’e göre; -Ülkede durum tamamen kontrolden çıkmıştır. -Sağlık Bakanı bilinçli olarak kamuoyunu yanıltmaktadır. -Türkiye'de şu anda günlük yeni vaka pozitif en az 12 bin, toplam 30 bin olduğu kabul edilmeli ona göre önlem alınmalıdır. -Sürü bağışıklığı yolu kendiliğinden açılmıştır. Ancak kalıcı bağışıklık özelliği olmayan Covid ile bu yöntem de geçersizdir. Birkaç yıl sürecek bu salgında hastalığı geçirenler birkaç yıl sonra yine aynı hastalığa yakalanma durumları olacaktır. -2020 yılı içinde yüzyüze eğitim imkânsızdır, bu girişim bu koşullarda cinayete teşebbüs ile eşdeğerdir. -Türkiye'de 12 Mart öncesinde de Covid vakaları vardı, test yapılmadığından tespit edilemedi. -Maske konusunda hükümete yakın iş insanları ve siyasetçiler büyük rant elde ettiler, ciddi usulsüzler yapıldı. Türkiye'de 11 Marttan önce de vakalar vardı. Ancak yeterli miktarda test yapılmadığı için bunlar yakalanamadı. Şöyle ki yılbaşından 11 Mart'a kadar 70 günlük sürede Türkiye'de toplam yapılan test sayısı sadece 2000, günlük sadece 30 test ile komik düzeyde, üstelik bu testler Ankara'daki tek merkezde yapılıyordu. Vakalar başladıktan sonra da hükümet tarafından kapsamlı bir önlem, tam bir karantina uygulaması yapılmadı. Ekonomik ve sosyal kaygılarla hareket edildi. Hem vatandaşların hem de sağlık çalışanlarının maske ve diğer koruyucu ekipman tedarikinde ciddi sorunlar yaşandı. Vatandaşlar endişe içinde eczane, hastane, postane maske peşinde koşarken hükümete yakın bazı siyasilerin ve işadamlarının bu konuda bile rant peşinde koştukları ortaya çıktı. Millete kâğıttan üretilmiş tıbbi olmayan burun kısmında teli olmayan maskeler gönderilirken bazı sanayi tesisleri,  hızlıca maske üreten işletmelere çevrilip, bunlar serbest bölge kapsamına alınarak, tanesi 1 dolardan milyarlarca maske ihraç edildiği ortaya çıktı. Salgın nedeniyle işyerleri kapanan ve işinden olan milyonlarca insan açlık sınırında iken, ekmek parası bile olmayan aileler varken, sırf siyaset uğruna CHP'li yerel yönetimlerin insanlara yardımına engel olunmaya çalışıldı. Bilim aklıyla ve önerisi ile hareket edilmesi gereken süreçte eğitimde sporda turizmde sosyal ve ekonomik hayatta siyaset aklıyla hareket edildi.  Zamanında yeterince yapılmayan yardımlar sosyal devlet anlayışına darbe vurdu. Birçok işletme ve esnaf kapalı olduğu günlerde bile peşin vergilendirme işlemine devam ediliyor. Hükümet, salgın sürecinin yönetilmesi ve halka duyurulması ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca görülmemiş bir şeyi yaparak resmen millete yalan, manipülatif sayılar verip devlete güveni zedeledi. Gerçekte sadece bir büyükşehirin sayıları bile bakanın açıkladığı toplam sayılardan fazla idi. Örnegin, İzmir için 11 Mayıs'ta vefat sayısı 557'dir. Aynı gün 11 Mayıs'ta AKP il başkanı İzmir için 6238 vaka olduğunu söyledi. Bu da İzmir için ölüm oranını % 9 olarak ortaya koymaktadır. Hâlbuki bakanlığın açıklaması Türkiye için % 2.7 ölüm oranıdır. Buradaki durum vakaların ya da vefat sayısının o günlerde 3'te 1 oranında açıklanmasından kaynaklanmaktadır. Kurban Bayramı öncesi gerçek ve manipülatif sayılar arasında yaklaşık 1/3 olan oran son günlerde 1/10 ile daha vahim boyutlara ulaşmış, gerçek rakamlar bakanın açıkladığının 10 katından fazladır. Biz CHP olarak geçen süreçte birkaç uyarı dışında sayılar konusunda fazla detaya girmedik. Ancak hükümet durumu düzeltip devlet ciddiyeti ile hareket etmek yerine bu yalan rüzgârının şiddetini arttırmayı tercih etti. Üstüne bir de mevzuat çıkarıp bilgi edinilmesini engellemek için karar yayınladı. Sağlık Bakanlığı 28 Nisan 2020 tarihli bir yazı ile COVİD-19 Bilimsel Araştırma Değerlendirme Komisyonu hakkında karar ile COVİD-19 hakkında her türlü araştırma, retrospektif çalışmalar izne bağlandı. Karara dayanak olarak Hıfzıssıhha Kanunu 57, 64 ve 270. Maddeleri gerekçe gösterilmişti. Bu maddeler bilimsel araştırma çalışma ile ilgili olmayıp, salgın hastalık durumlarında bakanlığın veri bildirimini ile ilgili maddelerdir. Bu durum bakanlığı ele veriyor.  Gerçekten salgın illerindeki karartmanın devamı ve kalıcı hale getirilmesi amaçlanıyor. Buna bilim insanları şiddetle karşı çıktılar. Bugün Çin ve ABD'den koronavirüs ile ilgili istatistik ve her türlü hastalık verisi alınabilirken kendi ülkemizden veri alamıyoruz. Bugün itibariyle yaz aylarından itibaren Türkiye genelindeki gevşeme, hükümetin yetersizliği ve Kurban Bayramı gibi bazı özel durumlar salgının kontrolden çıkmasına neden olmuştur. Sağlık Bakanı uzunca bir süredir sadece günlük hava raporu sunan spikerler gibi televizyon kameraları karşısına geçerek açıklama yapmakta ya da sosyal medyadan seslenmektedir. Sahadaki gerçekler ile bakanın rakamları arasında inanılmaz uçurumlar vardır. Bu haliyle bakanın hangi ülkenin hava raporunu okuduğu konusu da şüphelidir. Sadece Doğu Karadeniz için bildirilen 80 yeni vaka sayısının olduğu gün, bu Doğu Karadeniz illerinden sadece birisinin o günkü vaka sayısı 160’tır. Nüfusu düşük ilçelerde bile şu anda günlük takipli hasta sayısı 50’nin üzerindedir. Birçok mahalle muhtarı evlerine gönderilen pozitif hastaları kontrol etmekte zorlandığını, bunların tarım alanlarında çalıştığını diğer insanlara da hastalık bulaştırdığını söylemekte ve bu nedenle yardım talep etmekteler. Şu anda Türkiye'nin birçok ilinden sahadan gelen bilgilerden nüfusa göre her 5000 nüfusa 1 yeni vaka olduğu sonucu çıkmaktadır. Hem il bazında hem de Türkiye çapında yaptığımız değerlendirmede günlük yeni vaka sayısının 12 binin üzerinde olduğu gerçektir. Üstelik bu sadece pozitif vaka sayısı ile ilgili bir rakamdır. Bu hastalıkta test pozitif oranının %40 düzeyinde olduğu hesaba katılırsa yeni vaka sayısının 30 binin üzerinde olduğu buna göre önlem alınması gerektiği ortadadır. Hal böyleyken günde 1300 vaka ile açıklama yapmak gülünç ve devlet ciddiyetinden uzak bir yaklaşımdır. Sağlık bakanının artık sıradan ve hemen hemen aynı açıklamaları bile milletin bu konuya konsantrasyonunu gevşetmiştir. Sağlık bakanının her gün milletin gözünün içine baka baka yalan söylemesi ayıptır. Bundan daha vahim olan da Bilim Kurulundaki birçok saygın bilim insanının bu duruma göz yumması, hükümetin algı çalışmasına aracı olmasıdır. Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde her 30 milletvekilinden birisi hastalığa yakalanmıştır. Birçok mülki idare amiri, belediye başkanı, siyaset, sanat, spor adamı çevremizden hayatın içinde komşumuz çevremizden birçok insan bu hastalığa yakalanmış ve son günlerde artan sayılar söz konusudur.  Bu beceriksiz ve aymaz yönetim yüzünden artık iş sürü bağışıklığına bırakılmış durumdadırlar. Evde pozitif hasta ile bir arada yaşayanlar bile test kapsamı dışında bırakılmış, test yaptıramamaktadır. Hükümet bu salgınla mücadelede merkezde bulunan sağlık çalışanlarını ve sağlık kurumlarını da ihmal etmektedir. Sağlık çalışanlarına verilen sözler tutulmamıştır. Birçok sağlık çalışanı ve doktor psikolojik sorunlarla ya istifa etmekte ya da tayin istemektedir. Birçok özel sağlık kurumu iflasın eşiğindedir. Artık bu aşamada geçmişteki hataları bir tarafa bırakarak yeni bir mücadele programı başlatılmalıdır. 1-İlk yapılması gereken salgının bilimsel ve sayısal gerçekliği tüm kamuoyu ile paylaşılmalıdır. 2- Salgın ile mücadelede bilimsel akılla hareket edip bu konuyu siyasetin gölgesinden çıkarıp, Türk Tabipler Birliği, siyasi partiler ve STK’lar yani tüm taraflar mücadeleye dâhil edilmelidir. 3- Sosyal ve ekonomik koşullar altında ezilen halk kesimlerine etkin şekilde destek olunmalı, devletin dolar garantili birçok ödemeleri de dâhil olmak üzere güncellenmeli ve kaynaklar salgın yönetimine aktarılmalıdır. 4- Özellikle Milli Eğitim, sağlık ve gıda zinciri gibi bazı temel konularda uzunca bir süre salgınla mücadeleyi göz önüne alınarak uzun vadeli planlar yapılmalıdır. Bu şartlarda yüz yüze eğitime devam etmek cinayete teşebbüs ile eşdeğerdir. Sadece çocuklarımız değil, onların taşıyacağı, transfer edeceği virüs ile tüm diğer yaş gruplarında risk çok daha yüksek olacaktır.  
CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel salgında ülkemizin durumu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.

CHP Ordu Milletvekili Dr. Mustafa Adıgüzel salgında ülkemizin durumu ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Adıgüzel’e göre;
-Ülkede durum tamamen kontrolden çıkmıştır.
-Sağlık Bakanı bilinçli olarak kamuoyunu yanıltmaktadır.
-Türkiye'de şu anda günlük yeni vaka pozitif en az 12 bin, toplam 30 bin olduğu kabul edilmeli ona göre önlem alınmalıdır.
-Sürü bağışıklığı yolu kendiliğinden açılmıştır. Ancak kalıcı bağışıklık özelliği olmayan Covid ile bu yöntem de geçersizdir. Birkaç yıl sürecek bu salgında hastalığı geçirenler birkaç yıl sonra yine aynı hastalığa yakalanma durumları olacaktır.
-2020 yılı içinde yüzyüze eğitim imkânsızdır, bu girişim bu koşullarda cinayete teşebbüs ile eşdeğerdir.
-Türkiye'de 12 Mart öncesinde de Covid vakaları vardı, test yapılmadığından tespit edilemedi.
-Maske konusunda hükümete yakın iş insanları ve siyasetçiler büyük rant elde ettiler, ciddi usulsüzler yapıldı.
Türkiye'de 11 Marttan önce de vakalar vardı. Ancak yeterli miktarda test yapılmadığı için bunlar yakalanamadı. Şöyle ki yılbaşından 11 Mart'a kadar 70 günlük sürede Türkiye'de toplam yapılan test sayısı sadece 2000, günlük sadece 30 test ile komik düzeyde, üstelik bu testler Ankara'daki tek merkezde yapılıyordu.
Vakalar başladıktan sonra da hükümet tarafından kapsamlı bir önlem, tam bir karantina uygulaması yapılmadı. Ekonomik ve sosyal kaygılarla hareket edildi. Hem vatandaşların hem de sağlık çalışanlarının maske ve diğer koruyucu ekipman tedarikinde ciddi sorunlar yaşandı.
Vatandaşlar endişe içinde eczane, hastane, postane maske peşinde koşarken hükümete yakın bazı siyasilerin ve işadamlarının bu konuda bile rant peşinde koştukları ortaya çıktı. Millete kâğıttan üretilmiş tıbbi olmayan burun kısmında teli olmayan maskeler gönderilirken bazı sanayi tesisleri,  hızlıca maske üreten işletmelere çevrilip, bunlar serbest bölge kapsamına alınarak, tanesi 1 dolardan milyarlarca maske ihraç edildiği ortaya çıktı.
Salgın nedeniyle işyerleri kapanan ve işinden olan milyonlarca insan açlık sınırında iken, ekmek parası bile olmayan aileler varken, sırf siyaset uğruna CHP'li yerel yönetimlerin insanlara yardımına engel olunmaya çalışıldı.
Bilim aklıyla ve önerisi ile hareket edilmesi gereken süreçte eğitimde sporda turizmde sosyal ve ekonomik hayatta siyaset aklıyla hareket edildi.  Zamanında yeterince yapılmayan yardımlar sosyal devlet anlayışına darbe vurdu. Birçok işletme ve esnaf kapalı olduğu günlerde bile peşin vergilendirme işlemine devam ediliyor. Hükümet, salgın sürecinin yönetilmesi ve halka duyurulması ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca görülmemiş bir şeyi yaparak resmen millete yalan, manipülatif sayılar verip devlete güveni zedeledi.
Gerçekte sadece bir büyükşehirin sayıları bile bakanın açıkladığı toplam sayılardan fazla idi. Örnegin,
İzmir için 11 Mayıs'ta vefat sayısı 557'dir. Aynı gün 11 Mayıs'ta AKP il başkanı İzmir için 6238 vaka olduğunu söyledi. Bu da İzmir için ölüm oranını % 9 olarak ortaya koymaktadır. Hâlbuki bakanlığın açıklaması Türkiye için % 2.7 ölüm oranıdır. Buradaki durum vakaların ya da vefat sayısının o günlerde 3'te 1 oranında açıklanmasından kaynaklanmaktadır.
Kurban Bayramı öncesi gerçek ve manipülatif sayılar arasında yaklaşık 1/3 olan oran son günlerde 1/10 ile daha vahim boyutlara ulaşmış, gerçek rakamlar bakanın açıkladığının 10 katından fazladır. Biz CHP olarak geçen süreçte birkaç uyarı dışında sayılar konusunda fazla detaya girmedik. Ancak hükümet durumu düzeltip devlet ciddiyeti ile hareket etmek yerine bu yalan rüzgârının şiddetini arttırmayı tercih etti. Üstüne bir de mevzuat çıkarıp bilgi edinilmesini engellemek için karar yayınladı.
Sağlık Bakanlığı 28 Nisan 2020 tarihli bir yazı ile COVİD-19 Bilimsel Araştırma Değerlendirme Komisyonu hakkında karar ile COVİD-19 hakkında her türlü araştırma, retrospektif çalışmalar izne bağlandı. Karara dayanak olarak Hıfzıssıhha Kanunu 57, 64 ve 270. Maddeleri gerekçe gösterilmişti. Bu maddeler bilimsel araştırma çalışma ile ilgili olmayıp, salgın hastalık durumlarında bakanlığın veri bildirimini ile ilgili maddelerdir. Bu durum bakanlığı ele veriyor. 
Gerçekten salgın illerindeki karartmanın devamı ve kalıcı hale getirilmesi amaçlanıyor. Buna bilim insanları şiddetle karşı çıktılar. Bugün Çin ve ABD'den koronavirüs ile ilgili istatistik ve her türlü hastalık verisi alınabilirken kendi ülkemizden veri alamıyoruz.
Bugün itibariyle yaz aylarından itibaren Türkiye genelindeki gevşeme, hükümetin yetersizliği ve Kurban Bayramı gibi bazı özel durumlar salgının kontrolden çıkmasına neden olmuştur. Sağlık Bakanı uzunca bir süredir sadece günlük hava raporu sunan spikerler gibi televizyon kameraları karşısına geçerek açıklama yapmakta ya da sosyal medyadan seslenmektedir. Sahadaki gerçekler ile bakanın rakamları arasında inanılmaz uçurumlar vardır. Bu haliyle bakanın hangi ülkenin hava raporunu okuduğu konusu da şüphelidir. Sadece Doğu Karadeniz için bildirilen 80 yeni vaka sayısının olduğu gün, bu Doğu Karadeniz illerinden sadece birisinin o günkü vaka sayısı 160’tır. Nüfusu düşük ilçelerde bile şu anda günlük takipli hasta sayısı 50’nin üzerindedir. Birçok mahalle muhtarı evlerine gönderilen pozitif hastaları kontrol etmekte zorlandığını, bunların tarım alanlarında çalıştığını diğer insanlara da hastalık bulaştırdığını söylemekte ve bu nedenle yardım talep etmekteler. Şu anda Türkiye'nin birçok ilinden sahadan gelen bilgilerden nüfusa göre her 5000 nüfusa 1 yeni vaka olduğu sonucu çıkmaktadır. Hem il bazında hem de Türkiye çapında yaptığımız değerlendirmede günlük yeni vaka sayısının 12 binin üzerinde olduğu gerçektir. Üstelik bu sadece pozitif vaka sayısı ile ilgili bir rakamdır. Bu hastalıkta test pozitif oranının %40 düzeyinde olduğu hesaba katılırsa yeni vaka sayısının 30 binin üzerinde olduğu buna göre önlem alınması gerektiği ortadadır. Hal böyleyken günde 1300 vaka ile açıklama yapmak gülünç ve devlet ciddiyetinden uzak bir yaklaşımdır. Sağlık bakanının artık sıradan ve hemen hemen aynı açıklamaları bile milletin bu konuya konsantrasyonunu gevşetmiştir. Sağlık bakanının her gün milletin gözünün içine baka baka yalan söylemesi ayıptır. Bundan daha vahim olan da Bilim Kurulundaki birçok saygın bilim insanının bu duruma göz yumması, hükümetin algı çalışmasına aracı olmasıdır. Sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde her 30 milletvekilinden birisi hastalığa yakalanmıştır. Birçok mülki idare amiri, belediye başkanı, siyaset, sanat, spor adamı çevremizden hayatın içinde komşumuz çevremizden birçok insan bu hastalığa yakalanmış ve son günlerde artan sayılar söz konusudur.  Bu beceriksiz ve aymaz yönetim yüzünden artık iş sürü bağışıklığına bırakılmış durumdadırlar. Evde pozitif hasta ile bir arada yaşayanlar bile test kapsamı dışında bırakılmış, test yaptıramamaktadır.
Hükümet bu salgınla mücadelede merkezde bulunan sağlık çalışanlarını ve sağlık kurumlarını da ihmal etmektedir. Sağlık çalışanlarına verilen sözler tutulmamıştır. Birçok sağlık çalışanı ve doktor psikolojik sorunlarla ya istifa etmekte ya da tayin istemektedir. Birçok özel sağlık kurumu iflasın eşiğindedir.
Artık bu aşamada geçmişteki hataları bir tarafa bırakarak yeni bir mücadele programı başlatılmalıdır.
1-İlk yapılması gereken salgının bilimsel ve sayısal gerçekliği tüm kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
2- Salgın ile mücadelede bilimsel akılla hareket edip bu konuyu siyasetin gölgesinden çıkarıp, Türk Tabipler Birliği, siyasi partiler ve STK’lar yani tüm taraflar mücadeleye dâhil edilmelidir.
3- Sosyal ve ekonomik koşullar altında ezilen halk kesimlerine etkin şekilde destek olunmalı, devletin dolar garantili birçok ödemeleri de dâhil olmak üzere güncellenmeli ve kaynaklar salgın yönetimine aktarılmalıdır.
4- Özellikle Milli Eğitim, sağlık ve gıda zinciri gibi bazı temel konularda uzunca bir süre salgınla mücadeleyi göz önüne alınarak uzun vadeli planlar yapılmalıdır. Bu şartlarda yüz yüze eğitime devam etmek cinayete teşebbüs ile eşdeğerdir. Sadece çocuklarımız değil, onların taşıyacağı, transfer edeceği virüs ile tüm diğer yaş gruplarında risk çok daha yüksek olacaktır.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ordumanset.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.