DEVLET VE MİLLET EL ELE VERİP FINDIĞA SAHİP ÇIKMALI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındıkta yaşanan son gelişmelere ilişkin açıklama yaptı.
FAO 2020 verilerine göre Türkiye’nin, Dünya fındık üretiminin yüzde 62’sini ve ihracatının yüzde 61’ini tek başına gerçekleştiren lider ülke konumunda olduğunu belirten Bayraktar, “Bu liderlik yaklaşık 500 bin üreticinin emeğiyle gerçekleşiyor” dedi.
Bayraktar, 2021 yılında ülkemiz fındık rekoltesinin 684 bin ton olarak gerçekleştiğini belirterek şu bilgileri paylaştı:
“Tarım ve Orman Bakanlığı ülkemizin 2022 yılı fındık rekoltesinin yüzde 12 artış ile 765 bin 287 ton olarak gerçekleşeceğinin tahmin edildiğini açıkladı. Toprak Mahsulleri Ofisi 2022/2023 sezonu kabuklu fındık alım fiyatlarını yüzde 50 sağlam iç fındık esasına göre; Giresun kalite için kilogramı 53 lira, Levant kalite için kilogramı 52 lira, Sivri kalite için ise kilogramı 51 lira olarak açıkladı.
Fındık pazara indi. 500 bin üreticimiz canla başla, zorlu iklim ve doğa şartlarında Türkiye’nin stratejik öneme sahip ürünü olan fındığı üretmeye, ülkemize milyar dolarlık döviz girdisi sağlamaya çalışıyor. Fakat malum çevreler yine harekete geçerek her yıl sergiledikleri oyunları, bu yıl da sergilemeye başladı. Spekülasyonlarla kaybeden üretici, tüccar ve ihracatçı oluyor. Kaybeden ülkemiz oluyor. İhracat rekoru kırabileceğimiz bu yıl ülkemiz, yine 2 milyar dolar gelire mahkum edilmeye çalışılıyor. Ülkemiz fındıktan hak ettiğini kazanamıyor... Kazandırmıyorlar.
Fındığın serbest piyasadaki fiyatını tekelci firma ve ona bağlı alıcılar belirliyor. Bu nedenle ülkemizin ihracat geliri artmıyor, aksine azalıyor. 2021 yılında 344 bin ton fındık ihraç edildi ve 2 milyar 260 milyon dolarlık bir değer yaratıldı. Fındığın tonu 6 bin 569 dolardan ihraç edildi. 2020 yılına baktığımızda, 281 bin ton fındık ihracı karşılığında 1 milyar 945 milyon dolar döviz geliri elde edilirken fındığın tonu 6 bin 921 dolara ihraç edildi. 2015 yılında ise 240 bin ton fındık ihracatı yapıldığında 2 milyar 887 milyon dolarlık bir gelir sağlandı ve fındığın tonu 12 bin 29 dolara ihraç edildi. Görüldüğü üzere her ne kadar miktar artsa da gelir düşüyor.
Dünya fındık ihracatının yüzde 61’ini ülkemiz gerçekleştiriyor. Dolayısıyla Türkiye piyasalarında oluşan fındık fiyatı, dünya piyasalarını da şekillendiriyor. Fındığın gerçek fiyatı yurt dışı menşeili firmalar tarafından değil anavatanı olan Türkiye’de tespit edilmelidir.
Ülkemizin 2021 yılı tarımsal ihracat değeri 25 milyar dolardır. Fındık tek başına tarımsal ihracatın yüzde 11’ini gerçekleştirirken üreticilerimiz de Türk fındığını tüm dünyaya duyurmaya çalışıyor. Buna rağmen fındığa halen gereken önemin verilmediğini görüyoruz. Yıllardır söylediğimiz, ancak bir türlü kırılamayan piyasa oluşumu tekelleşme, bu yılda kendini piyasa fiyatları üzerinde gösterdi.
Ferrero fındık alım fiyatını TMO’nun açıklamış olduğu fiyatın gerisinde kilogramı 48 ve 49 lira olarak açıkladı. Kısacası ‘ben kurduğum sömürü düzenine ve üretici üzerinden milyarlarca dolar kar etmeye devam ediyorum’ dedi.
Yabancı bir firma yatırım yapma bahanesiyle ülkemize geliyor ve fabrika kurup, üretim yapıyor. Bu yatırımcı, görevi olmaksızın piyasaya müdahale etme gereği de duyuyor. Kendine kartel yapı oluşturuyor, kendisi ile iş birliği yapan tüccardan fındık alıyor, işbirliği yapmayanı kendince cezalandırarak piyasadan çekilmelerini sağlıyor.
Öyle ki; TMO fiyatına ürün alan adil ve dürüst fındık tüccarımızın, bu yabancı firma paydaşları tarafından ve tekelci firmalarla işbirliği yapmadığı sürece, satın aldığı fındıkların ihracatçılar tarafından alınmayacağı şeklinde tehdit edildiği yönünde bölge Odalarımızdan bilgiler de geliyor. Bu durum apaçık tekelciliktir; bu yolla sadece tüccar değil, üreticimiz de mağdur ediliyor.
Önce piyasada işbirlikçileri vasıtasıyla oluşturduğu 43 liralık fiyatın değişmemesi için alım yaptığı işbirlikçi sayısını azaltarak, sanki piyasada değilmiş görünümü vererek sadece kendi satıcılarına yöneliyor. Bu tekelci firmayla işbirlikçileri ‘Ben sizin piyasanızı tanımam, sizin ülkenizde kendi piyasamı oluştururum’ diyor. Bu açıkça devlete meydan okumaktır.
Ekonomik olarak sıkıntılı bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde zaten zor durumda olan üreticilerimizin bir de kendince spekülasyon yaparak piyasaları alt üst eden bir firma tarafından daha da zora sokulmasına, ekonomik olarak sömürülmesine izin verilmemelidir. Alternatifsiz tek geçim kaynağı fındık olan üreticimizin emeğini yedirmeyelim.
Geçen sene ucuza kapattıkları fındıktan kurun artmasıyla birlikte büyük paralar kazanan bu tekeller, bu sene de TMO’nun altında bir fiyatla üreticinin malını alıp kurdaki artışlarla birlikte fındıktan büyük kazançlar elde etmeyi hedefliyor. Ayrıca buna karşı çıkan tüccar, sanayici, ihracatçı kim varsa onları yok etmeye çalışıyor.
Yıllardır fındıkta serbest piyasa koşulları oluşturulmaya çalışıldı. Ancak serbest piyasa oluşmadı, oluşturulamadı ve oluşmayacaktır. 500 bin üreticinin olduğu bir piyasada az sayıda alıcının bulunması serbest piyasa şartlarının oluşmasına izin vermiyor. Az sayıdaki alıcı, piyasa üzerinde baskı kurup fiyatları istedikleri gibi manipüle ediyor.
Bu yıl da, Ferrero bu manipülasyonu piyasada kendine bağlı alıcılar vasıtasıyla yapıyor. Sadece alivre bağlantı yaptığı üreticilerin değil, fındığını toplayıp yaşadığı şehre geri dönmeye çalışan üreticilerin de fındığını yüksek rutubet, düşük randıman, çürük ve fazla gibi çeşitli bahaneler öne sürerek en düşük fiyattan almaya çalışıyor. Bu açıkça üreticilerimizin emeğinin sömürülmesidir.
Kaldı ki bu Ferrero firmasının piyasaya yaptığı baskılardan sadece çiftçilerimiz değil yerli tüccarlarımız, sanayicilerimiz ve hatta bazı ihracatçıların da rahatsız olduklarını duyuyoruz.
Fındığın değerini korumak milli bir görevdir. Ferrero firmasının piyasaya yaptığı baskılara dur denmesi gerekiyor.
Devlet millet işbirliğiyle devlete hodri meydan çeken bu tekelleri kırmalıyız. Devlet Fiskobirlik’le işbirliği içerisinde ürünün tamamını alacağını kararlı bir şekilde ifade ederek, güçlü bir şekilde piyasaya girmeli, bu oyunu bozmalı ve tekelleşmeyi yok etmelidir. Yerli tüccarımızın, ihracatçımızın, manavımızın, çiftçimizin önünü açmalı… Tekellerin değil, ülkemizin kazanması sağlanmalıdır.
Üreticilerimiz ihtiyacı kadar ürün satsın, alivre satışlar yapmasın, serbest piyasaya ürününü vermesin. Emanete bırakılan her bir kilogram, fındık piyasasının ihtiyacını karşılıyor ve fiyatın gerilemesine neden oluyor.
Bir zamanlar yurtdışı için yapılan alivre bağlantılar, artık günümüzde yurt içinde malum firmanın destekçileri tarafından yapılıyor. Ancak, ülkemiz hiçbir zaman müstemleke olmamıştır. Buna yeltenenlere de günü geldiğinde diyetini ödetmiştir. Yerli ve yabancı, ülkemizde her kim fındık işiyle uğraşıyorsa bu gerçeği asla unutmamalıdır.
Buradan Rekabet Kurumu’na sesleniyorum ve kendilerini göreve davet ediyorum. Piyasayı üreticilerimizin aleyhine, tamamen kendi istekleri yönünde şekillendirmeye çalışanlar hakkında gereği yapılmalıdır.
Tüm kesimler artık TMO’nun fındık üreticisi ve fındık piyasası için stratejik öneme sahip olduğunun farkındadır. TMO, açıklamış olduğu alım fiyatlarıyla ve uyguladığı politikalarla piyasada denge sağlamaya çalışıyor.
Ferrero firmasının tekelci uygulamalarına karşı, hem üreticimizi hem de üreticimizden fındık alıp bu firmaya satamayan tüccar ve manavımızı bu baskıdan kurtarmak zorundayız. Bu süreçte bu baskıyı kırmak ve piyasadaki bu bunalımdan kurtulmak için hem üreticimizden, tüccarımızdan, manavımızdan hem de TMO’dan daha kararlı çaba göstermelerini bekliyoruz. TMO daha hızlı ve daha fazla alım yapmalı, alım merkezlerini artırmalı, çiftçimize ödemeleri peşin yapmaya gayret göstermelidir. Diğer taraftan fındığın yüzde 90’ı TMO’nun altındaki bir fiyatla piyasada satılıyor. Buna müsaade edilmemelidir.
TMO’nun erken tarihe gün verememesi ve ödemelerini 21 gün üzerinden yapması nedeniyle hasatla birlikte girdi borçlarını ödeyecek, işçilik giderlerini karşılayacak olan üreticilerimiz, ürününü tüccara götürüp TMO’nun altında bir fiyata satmak zorunda kalıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi, bunun önüne geçmelidir. TMO müdahale alımının amacına uygun bir şekilde şartlarını oluşturmalı ve piyasada oluşan fiyatların kendi fiyatlarının altına düşmesini önlemelidir.
Fındık işinden rızkını temin eden ve pek çok insanımıza da geçim kapısı olan üreticimizden manavımıza, gerçek yerli ihracatçımızdan sanayicimize kadar bütün kesimler, daha güçlü olursa, el ele verirse, fındık ticaretinde istismara yeltenenlerin cesareti kırılacak, kirli düzenleri bozulacaktır.
Fındık işlenip çikolata, şekerleme ve gıda ürünlerine dönüştüğünde dünyada onlarca milyar dolarlık bir ekonomik değer yaratıyor. Ancak Türkiye, bu ekonomik değerden sadece yaklaşık 2,5 milyar dolarlık bir pay alıyor. Fındığın katma değerini ülkemiz değil, Ferrero kazanıyor. Yıllardır alışılagelen iç fındık ihracatını bir kenara bırakma vakti geldi.
Yerli firmalarımızı ve yatırımcılarımızı fındıkta katma değeri yüksek ürünleri üretmeye ve yeni yatırımlar yapmaya davet ediyoruz. Ülkemizin gıda sanayiindeki tecrübesi ve altyapısı, fındığı her türlü işleyip dünyaya sunabilecek düzeydedir. Sadece birkaç inanmış ve cesur yatırımcımızın elini taşın altına sokması, fındık ticaretimize çok geniş ufuklar kazandıracaktır. Bizler üretici, tüketici, ihracatçı ve yatırımcı firmalarımız olmak üzere, herkes kazansın istiyoruz.
İki yılı aşkın süredir yaşadığımız pandemi süreci, ülkelerin korumacı tarım politikaları, komşumuzda yaşanan savaş ve gıda krizlerinin gündeme gelmesi, tarım sektörünün önemini daha net şekilde ortaya koyarken, belediyelerin de tarım sektörüne daha fazla kaynak aktarmasını sağladı.
Buradan Karadeniz bölgemizdeki il ve ilçe belediyelerine seslenmek istiyorum: Sahip olduğunuz araziler üzerine fındık depoları kurarak fındık üreticisine sahip çıkın. Bu sayede fiyat düşüşünü engelleyerek bölge ekonomisine daha fazla katkı sağladığınız gibi kırsal ve genç nüfusu da yerinde tutmuş olacaksınız.”